“Yabancı düşmanlığı” tehlikesi
İstanbul Valiliği’nin, İstanbul’da yaşayan Suriyelilere “20 Ağustos’a kadar kayıtlı olduğunuz illere dönün” çağrısı yaptığına dair haberin bildirimi telefonuma düştüğü sıralarda, bir simit ve üçgen peynir almaya çalışıyordum.
Özellikle “çalışıyordum” diyorum, çünkü mekandaki o güler yüzlü tezgahtar gençle iletişim kurmakta, O’na derdimi anlatmakta zorlanıyordum. Biraz dikkatli dinleyince Arap olduğunu anladım.
Mekanın, Ankara’daki Göç İdaresi İl Müdürlüğü’ne çok yakın olması belli ki işletme sahiplerini Arapça bilen birilerini çalıştırmaya yönlendirmişti.
Simidi alıp Kuğulu Park’ın karşısındaki sokakta ilerleyince, Göç İdaresi İl Müdürlüğü’nün önündeki büyük kalabalığın arasından geçtim. Adeta Birleşmiş Milletler kampüsü gibi, her milletten insan vardı.
Haliyle o sokaktaki dükkanların tabelaları değişmiş, biyometrik fotoğraf, vize desteği, seyahat sigortası, fotokopi hizmetleri veren dükkanlarda Arapça ve Farsça hakim olmuştu.
Binanın içindeki kalabalığın dışarıdakinden fazla olduğunu görünce, hem göçmenleri, hem onların işleriyle meşgul memurları kastederek gayri ihtiyari “Allah yardımcıları olsun” dedim.