Bülent Ecevit’i yazmak
Hürriyet yazarı Doğan Hızlan bu hafta 'Bülent Ecevit’i yazmak' başlıklı yazısını kaleme aldı.
Anılar, mektuplar üzerine yazmak beni her zaman tereddüde sevk etmiştir.
Eğer onu tanıdıysanız; bir yanını, özel hayatına dair bazı gerçekleri de öğrenmiş olursunuz. İkisini zaman zaman karıştırabilirsiniz, ‘Bence en iyi yaklaşım ikisini ayrı tutmak’ diyenlerin sözü herkes için geçerli değildir. Birçok yazarın hayatı eserinin varoluş gerekçeleri arasında yer alır.
Alper Çeker’in yayına hazırladığı; ‘Hayat Üzerimizden Dalgalar Gibi Geçecek: Bülent Ecevit’ten Tunç Yalman’a Mektuplar’ı okurken de aynı değerlendirme bunalımını yaşadım.
Tunç Yalman’la kısaca tanıştım. ‘Othello’yu sahneye koymuştu, onu seyretmeye gittiğimde tanışmıştım.
Çeker’in ‘Takdim’ yazısı, gerçekten kitabın okunması gerektiğini yeterince kanıtlıyor.
Arkadaşlar arası yakınlık, dostluk sadece önemli bir kişinin değil, onların yaşadığı dönem hakkında da bilgi veriyor.
Kürsülerden, meydanlardan tanıdığınız Bülent Ecevit’i bu kitaptan tanımak da size yorum zenginliği katacaktır.
Hiçbir siyasetçi için yorum, değerlendirme yapmadığımdan bu kuralı Bülent Ecevit için de bozmayacağım için okurlarımın bağışlamasını diliyorum.
Benim için Bülent Ecevit, şair ve edebiyatçı bir siyasetçidir. Buluşmalarımızda da şiirden söz ettik, siyaset bahçesine adım atmadık.
Cumhuriyet’te kitap eleştirileri yazarken onun şiiri üzerine yazılarım çıktı.
Mektuplaşmaların içinde Ecevit’in kültür ve edebiyatla olan bağlantılarından da notlar bulacaksınız.
Bir kitap yayınıyla ilgili buluşmadan notları aktaracağım: