İYİ bir yazar, çevirmen yakın dostunuzsa, onunla kitapların ötesinde bir gönül bağı da kurmuşsanız ölüm haberini aldığınızda acısı daha da yürek yakıyor!
Edebiyatçının çoğul yalnızlığı
İYİ bir yazar, çevirmen yakın dostunuzsa, onunla kitapların ötesinde bir gönül bağı da kurmuşsanız ölüm haberini aldığınızda acısı daha da yürek yakıyor! Üstelik...
Üstelik yaşamının birçok anının tanığıysanız, beraber geçirdiğiniz zaman birlikte olduğunuz anların hatırası çoksa, geçmiş tüm zalimliğiyle belleğinize hücum ediyor.
Ahmet Cemal’i yitirdik!
Ardında zengin bir verim bıraktı, daha fazlası anılarda...
Geçen yıl İKSV’nin düzenlediği Talât Sait Halman Çeviri Yarışması’nda birlikteydik. Daha sonra Elginkan Vakfı’nın açılış etkinliğine gelememişti.
O toplantılarda sergilediği ince ironisiyle kişisel mizah antolojime yeni çentikler atmıştı.
Ahmet Cemal, yalnız ‘nitelikli’ bir çevirmen, iyi bir yazar, içten bir dost değildi, her şeyden önce şeffaf bir aydındı. Romanında her şeyi bulursunuz.
Hayatına bakın, birçok ödüle değer görüldüğünü fark edeceksiniz. Onun bütün ödül törenlerinde bulundum. Onlarla hiçbir zaman övünmedi. Çünkü bir önceki çevirisi, bir sonraki çevirisinin girişiydi onun için.
Bir konuşmasında, yalnızlığını dokuduğundan söz etmişti. TÜYAP İzmir Kitap Fuarı’nda Onur Yazarı seçildiğinde Çağlayan Çevik’le yaptığı söyleşide “Çevirmenin yalnızlığı hep söylenir ama göreceli gelir bana. Ben dünya edebiyatının en büyük isimleriyle bir arada yaşıyorum” demişti. Yine başka bir yazısında da, yazarlarla birlikte olduğu için, sıradan bir yalnızlık yaşamadığını, çoğul bir yalnızlık olduğunu belirtmişti.