Montaigne’e çok şey borçluyum
Yalnız ben mi; eli kalem tutan, hele deneme yazan herkesin ona borcu vardır. Bir türün ustalarını bilmeden, o türün diğer ürünlerini okuduğunuzda zevk eksikliği yaşarsınız. Deneme türünü...
Yalnız ben mi; eli kalem tutan, hele deneme yazan herkesin ona borcu vardır. Bir türün ustalarını bilmeden, o türün diğer ürünlerini okuduğunuzda zevk eksikliği yaşarsınız.
Deneme türünü seviyorsanız, deneme kitaplarını okuyorsanız, önce mutlaka Montaigne’i okumanız gerekir. Ben de deneme yazdığım için onun kurucu usta olarak önemini her zaman vurgularım. Birçok kavram, gündelik birçok düşünce üzerine çeşitlemeyi onun yazdıklarında bulursunuz.
“Deneme yazma yöntemi nedir” diye sorarsanız, “Eski ustaların izinden giderek bugüne varmasıdır” diye tanımlarım. Montaigne, yaşadığı çağın sorunlarını yıllar önce algılamış, yenilenmesi, bu eksen üzerinde yükselmesi işini de kendinden sonrakilere bırakmıştır. Denemenin iyisi, yüzyıllar arasında bağ kurar ve o bağ, dünden bugünü aydınlatır. Türk edebiyatında da deneme türünün önemli adları vardır.
Okuyucuya sesleniş
Montaigne gibi yazarları bir kez okumak yeterli değildir; ilk kelimeyi yazmakta zorlandığınızda, onu yeniden okuyun. Deneme yazmanın basit gibi görünen gizini keşfetmeden epey mesafe alırsınız.
Ahmet Bozkurt’un derlediği Montaigne’in ‘Denemeler’inin başında derleyenin bir incelemesini okuyabilirsiniz. ‘Önsöz’ünün başlığı, ‘Her Çağın Montaigne’i’: “Michel de Montaigne bütün zamanlara kendi benlik sunumunu dahil etmiş bir düşünür. Ele aldığı onca düşünce, kavram ve izlek, oylumlu yapıtı ‘Denemeler’in her satırında yer yer inceliklerle donanmış bir şekilde, yer yer de baskın bir görü olarak kendisini açığa çıkarır. ‘Denemeler’ bütün bir Rönesans düşüncesinin, din ve mezhep çatışmalarının arasında kalmış bir toplumun siyasal, dinsel tutkularına eşlik eden kin ve nefret duygularından kurtuluşa giden yolda patika açan yapıtlardan biridir. ‘Denemeler’, Montaigne’in bir nevi bellek arşividir.”
Montaigne okuyucuya bakın nasıl sesleniyor: “Ey okuyucu, işte iyi niyetli bir kitap. En başından itibaren seni, benim burada yalnızca kişisel ve özel bir amaca sahip olduğum; sana hizmet sunma kaygım olmadığı gibi, kendi ünüm için de bir kaygı duymadığım konusunda uyarıyorum. Benim gücüm, böyle bir niyet düzeyinde değildir. İşte böyle okuyucu, kitabımın konusu bizzat benim. Bu yüzden de boş zamanını bu denli önemsiz ve bu denli boş bir konuyla geçirmen makul bir iş değildir. O halde güle güle.”