Nurhan Damcıoğlu'ndan mektup var
Kanto denilince çoğumuzun ses hafızasında onun adı canlanır.Ben hâlâ ramazan programlarında onun, Gamze Canyurt gibi adların yer almasını isterim. Müzik tarihimizde kantonun yaşatılması gerektiğine...
Kanto denilince çoğumuzun ses hafızasında onun adı canlanır.
Ben hâlâ ramazan programlarında onun, Gamze Canyurt gibi adların yer almasını isterim.
Müzik tarihimizde kantonun yaşatılması gerektiğine inanıyorum.
Gamze Canyurt’un Son Kanto-Pembeli Kız CD’si üzerine yazım dolayısıyla Nurhan Damcıoğlu’ndan bir e-posta aldım. Hem kanto hem çalışmaları hakkında bilgi verdiği için teşekkür ederim.
“Sayın Doğan Hızlan;
25 Haziran 2017 tarihinde yayımlanan ‘Kanto dinlediniz mi’ başlıklı yazınız için öncelikle teşekkürlerimi sunuyorum size. Bu unutulmaya yüz tutmuş sanat dalı için vakit ayırıp bir yazı yazmanız son derece mutluluk verici.
Tanıtımını yaptığınız albüm hakkında bilgi sahibi değilim maalesef. Fakat genç arkadaşımızın benimle de görüşmesini fikir almasını isterdim. Zira Türkiye Cumhuriyeti tarihinin ilk Müslüman kadın kanto sanatçısı bendenizim.
Malumunuz 1968 tarihinde başladığım kanto serüveni günümüze kadar gelmiştir. Ben kantoyu Dümbüllü İsmail’den, Anjel İlkyıldız’dan, Zenne Niko’dan, Fehmi Ege’den yani o dönemi yaşamış en büyük ustalardan öğrendim. 1970 senesinde Anjel İlkyıldız Hanımefendi’yi yıllar sonra Taşlık Gazinosu sahnesine çıkarttım. Tüm bunların kayıtları gerek arşivimde gerekse TRT arşivinde mevcut.
Ve ayrıca kantoları ilk modernize etme fikri bana aittir. 80’li yıllarda kantoları disco ritimleriyle modernize edip ‘DİSCO KANTO’ -hâlâ piyasada bulunabilen- bir LP yaptım. 90’lı yıllarda insanlar RAP müziği yeni yeni öğrenirken ben 1992 yılında ‘RAP KANTO’ isimli bir albüm çıkarttım. Son albümümü 2008 yılında yaptım ve günümüz ritimleriyle yine kanto söyledim.
Yasaklar geldiği dönemlerde Almanya, Fransa, Amerika, Kanada, Avustralya gibi ülkelerde bu sanatı yapmaya devam edip, kanto sanatını dünyaya açtım. Yani ezcümle ben bu yapılanları zaten 30 yıl önce yapmaya başladım... Ve yazınızda bunun ‘ilk’ olduğu algısını yaratmanız, yazınızın başında ismim geçse dahi, kendimi yok sayılmış hissettirdi.
‘Yıllar önce televizyonlarda ramazan programları yapılırdı, şimdi sanırım ilgi yoksunluğundan yapılmıyor’ diye bir ifadeniz var. İlgi yoksunluğundan değil, başka sebeplerden dolayı artık TV’lerde kantoya yer verilmiyor. Özetle neden kantoya yer verilmiyor sorusunun cevabı maalesef ilgi eksikliği değil. Bunun cevabını başka yerlerde aramak gerekiyor.
Son 7 yıldır İzmir’de yaşıyorum ve hâlâ çalışıyorum. Yakın zamanda Konak Belediyesi’yle ‘Karantinalı Despina’ isminde İzmir’de yaşamış eski bir kantocunun hayat hikâyesini anlatan bir müzikal yaptık. Tüm kanto serüvenini ve benim bu serüvendeki yerimi o gösteride görmek mümkün. Yazdığınız yazıda kantoya yer vermeniz mutluluk verici, fakat bu bilgileri de değerlendirirseniz çok memnun olurum.
Sevgi ve saygılarımla.”
BEYOĞLU SİNEMASI HAKKINDA
BEYOĞLU Sineması’nın kapanmasıyla ilgili yazdığım “Beyoğlu Sineması’nı kim/kimler kurtaracak” yazım dolayısıyla Fırat Dilbaz adlı okurumdan aldığım e-postayı paylaşıyorum şimdi de:
“Doğan Bey merhaba,
Kapanacak olan Beyoğlu Sineması’nın karşı sokağındaki Majestik Sineması’ndan Fırat Dilbaz. Bir de Atlas sineması var kapanmak üzere olan...
Biz, zenginlerden veya fabrikatörlerden (sponsor) destek beklemiyoruz.
Yapılacak adımlar çok basit ve bizi uzun yıllar ayakta tutacaktır.
Maddelerle aşağıda yazıyorum;
Rüsum ve eğlence vergisinin sıfırlanması.
Beyaz eşyada olduğu gibi eğlence sektöründe de KDV’yi 18’den en azından % 4’e düşürsünler.
Sinemaların, elektrik ve su faturalarında indirime gidilmesi bizi uzun yıllar ayakta tutacaktır.”