Sözle değil fotoğrafla anlatılan hikâyeler
Fotoğraf altında da yazı yok. O zaman çekildiği yer, ülke üzerine bildiklerinizin tutsağı olmayacaksınız, tek başına o fotoğrafa bakarken, laf üretmeye başlarsınız. Önce fotoğrafları seyredin/okuyun, kitabın sonunda çekildiği ülkeyi öğrenin...
Bülent ECZACIBAŞI’nın fotoğraflarından oluşan ‘Yoldan’ başlıklı albümü seyrettim/okudum.
Kitap bir sözle başlıyor:
“Yolculuk, insanı önce sözsüz bırakır, sonra bir hikâye anlatıcısına dönüştürür.”
İbn Battuta
Ve başka bir sözle bitiyor:
“Tüm yolculukların gizli bir hedefi vardır, yolculuk eden de farkında değildir onun.”
Martin Buber
Sizi yönlendiren, fotoğrafları değerlendiren bir önsöz yok. Görene sunulan bu özgürlük, bireysel yorumların geniş alanını açıyor. Önsözler bir kısıtlamadır, onun izinden gitmeye kalkışırsınız, esastan uzaklaşırsınız. Ben şehir rehberlerinden de hoşlanmam. Kitabı sevmemin bir gerekçesi de sözü bana bırakması.
Fotoğraf okumayı, onun çağrışımlarını severim. Her bir fotoğrafın üzerine yazabilirsiniz, bir öykü bile kurabilirsiniz.