Batı Acısı
Şairi nerden tanırsınız? Birinci koşul, “Dünyanın en büyük şairi benim” diyordur. Şairler nergis çiçeği gibidir, kendilerine hayrandırlar. Cemal Süreya ile Fazıl Hüsnü...
Şairi nerden tanırsınız?
Birinci koşul, “Dünyanın en büyük şairi benim” diyordur.
Şairler nergis çiçeği gibidir, kendilerine hayrandırlar.
Cemal Süreya ile Fazıl Hüsnü Dağlarca’yı konuşuyoruz, “O bizim en büyüğümüzdür” dedi. Cemal Süreya bile Dağlarca önünde nergislikten feragat ediyorsa...
BATI AKLAYICISI
Büyük şair, zamanın büyüttüğü şairdir. Örneğin Yunus Emre, çağların büyüttüğü ozan.
Çocuk ve Allah, Sivaslı Karınca, Fazıl Hüsnü’nün yüzyıllara yolladığı sesler. Şiiri seslidir, onun için iklimden iklime, zamandan zamana yankılanır.
Batı Acısı’nın yeri başka. 1950’lerin Türkiyesini düşünün, herkesin Batıcı, hatta çoklarının Amerikancı olduğu yıllar.
Missouri zırhlısı çoktan yarıp geçmiş Türkiye’nin bağrını.
Davullarla zurnalarla karşılanmış Amerikan emperyalizmi!
İktidar ve muhalefetiyle sistem, el pençe divan!
“Küçük Amerika olacağız!” diye fermanlar çıkmış.
İşte, o boyun eğiş yıllarında, 1958 yılında Fazıl Hüsnü Dağlarca, “Batı Acısı”nı yayımladı.
1950’lerde Batı acısını Fazıl Hüsnü’ler, Nâzım Hikmet’ler duymuştu. Büyük şair, yarının acısını bugünden duyan şairdir. Batı acısı, şimdi bütün milletin acısı; yeryüzünün acısı oldu. O acı bize, geçen yüzyıllardan kalan mirastır.