Sahte Soldaki devlet düşmanlığının ideolojik nedenleri
Kimi Sol örgütlerin ABD emperyalizmi güdümünde devlet düşmanlığına girişmeleri, ideolojik bir bozulmadır. Bu nedenle onlardan söz ederken “Sahte Sol” diyoruz.Niçin ideolojik bozulma?Çünkü...
Kimi Sol örgütlerin ABD emperyalizmi güdümünde devlet düşmanlığına girişmeleri, ideolojik bir bozulmadır. Bu nedenle onlardan söz ederken “Sahte Sol” diyoruz.
Niçin ideolojik bozulma?
Çünkü çağımızda emperyalizm, Mazlumlar Dünyasının ve Gelişen Dünyanın millî devletlerini dağıtma projesini uyguluyor ve Sahte Sol da buna alet oluyor. İşçi sınıfı gevezeliği yaptıkları bir hakikat, ama gevezeliği çıkartırsanız, geriye emperyalizmin ve kapitalizmin güdümünde işçi sınıfı ve millet düşmanlığı kalıyor.
Kapitalizmin son aşaması olan emperyalizm dönemindeyiz.
Emperyalizmin teorisini 20. yüzyılın başlarında Hilferding ve Hobson gibi iktisatçılar yapmışlardı. Sovyet Devriminin önderi Lenin ise, emperyalizm döneminde devrim teorisini inşa etti.[1] Lenin’in 1921 yılında toplanan Komünist Enternasyonal 3. Kongresi’ne sunduğu rapora göre, dünya artık, Ezen ve Ezilen Millet olarak iki kampa ayrılmıştı. Devrim, 19. yüzyılda olduğu gibi gelişen kapitalist ülkelerde işçi sınıfı ile sermaye sınıfı arasındaki çelişmenin ürünü olmayacaktı. Emperyalist sermaye sınıfları, mazlumlar dünyasında elde ettikleri sömürünün bir kesimiyle kendi işçi sınıflarını da yemliyor ve “Ezen Milletin” bir parçası haline getiriyorlardı. Marx ve Engels hayatlarının son yıllarında bu sürecin farkına varmışlardı. Dünya ölçeğinde sömürü, Ezilen Milletlerin sırtına yıkılmıştı. Bu koşullarda Lenin, devrim odağının Mazlumlar Dünyasında olduğunu, başka deyişle Batı’dan Doğu’ya kaydığını saptadı. Artık devrim emperyalizmin zayıf halkalarında gerçekleşecekti. Nitekim 20. Yüzyıl devrimleri, birbiri ardısıra Rusya, İran, Türkiye, Meksika, Çin, Kore, Vietnam, Arap ülkeleri, Afrika ve Latin Amerika’da gerçekleşti.
20. ve 21. yüzyıla baktığımız zaman şunu görüyoruz: Rusya, Türkiye, İran, Çin gibi köklü imparatorluk geleneği olan ülkeler, sömürge haline düşmemek, başka deyişle devletsiz kalmamak için devrim yaptılar ve yeni devrimci devletler kurdular. Sömürgeler ise, devletli olmak için devrim yaptılar. 20. ve 21. yüzyılda bütün devrimler, devlet ve vatan mevzisinde gerçekleşti. Her iki dünya savaşının sonuçlarına bakarsak bu gerçeği görürüz.