Bugünün çözümü yarının sorunu olabilir
Perşembe günkü yazımın son sözü “Bugünün çözümü, yarının sorunudur” şeklindeydi. Bir reklam kazası sonucu, yazım son sözsüz yayımlandı. Bugün için yazmayı...
Perşembe günkü yazımın son sözü “Bugünün çözümü, yarının sorunudur” şeklindeydi. Bir reklam kazası sonucu, yazım son sözsüz yayımlandı. Bugün için yazmayı planladığım “Merkez Bankası rezerv biriktiriyor” konusuna bir başlık ararken, baktım ki; dünün son sözü, bugünün başlığı olabiliyor.
Gelelim bugünkü yazıya. Rezerv, yedek, ihtiyat veya karşılık anlamına gelir. Yani sıkışınca kullanılacak saklı kaynak demektir. Hiçbir ülkenin merkez bankasının rezervi, kendi bastığı para biriminden olamaz. Çünkü kendi batığı para, varlık değil yükümlülüktür. Yani rezervler hep “yabancı para” cinsindendir.
Rezerv birikmesi için, ülkenin “cari fazla” vermesi gerekir. Kısaca, döviz geliri, döviz giderinden fazladır. Bu fazlalık da doğal olarak bilançonun “varlıklar” tarafında durur. Buna da rezerv denir. Birikimli cari açığı olan ülkelerin, muhasebe mantığı icabı ulusal anlamda “net” rezervi olamaz.
Ancak cari açığı olan ülkelerin merkez bankalarında da rezerv bulunur. Bu rezervlerin bir kısmı, merkez bankasının kendi malı yani ulusal parayla piyasadan satın alınmış dövizler kalanı emaneten duran paralardır. Bunlara da “yükümlülük” denir ki, borçla aynı şeydir.
AMAN REZERVLERİNİZİ ARTIRIN
Yapısal olarak birikimli cari açığı olan “dış-borç-kolik” ülkelere (Türkiye, Arjantin, vb.) finansman sağlayan banka ve fonlar, her şeyden önce kendi verdikleri parayı geri alabileceklerinden emin olmak ister. Ama bilirler ki; bu, aynı anda her alacaklı için mümkün değildir. Çünkü mevcut delik (borç) büyük, eldeki yama (rezerv) küçüktür.
Bir panik olsa, “sona kalan dona kalacaktır”. O zaman her bankacı veya fon yöneticisi “Borçlu ülke, ödeme aczine düşse bile, ben ödünç verdiğim parayı geri alabilmeliyim” hesabı içine girer. Bu amaçla borçlu ülkeye sürekli “Aman rezervlerinizi artırın” der, durur. Bu suretle ülke acze düşmeden bir gün önce kendilerinin dışarı çıkmasına yetecek kadar kasada para bulunur diye düşünürler.
BÜYÜK REZERV, BÜYÜK BORÇ DEMEKTİR
Türkiye, bir süredir %7.5 faizle dolarlı tahvil ihraç ederek döviz rezervlerini artırıyor. Peki, topladığı parayı/dövizi yüzde kaç faizle nemalandırıyor?
Muhtemelen %1, bilemedin %1.5 ile.
Aradaki fark %6. Bu maliyetle döviz rezervi biriktirmede hesap var mı acaba?
Türkiye (Merkez Bankası, Hazine, kamu ve özel sektör banka ve reel sektör firmaları) eksilen rezervlerini bu şekilde tamamlasa, hatta büyütse ve bu amaçla 50 milyar dolar daha borç alsa, sırf bu yüzden her yıl dışarıya 2.4 milyar dolar ilave faiz öder. Yani cari açığı ve dolayısıyla dış borcu artar.
Dış borcu arttıkça, esasen olmayan net rezervi daha düşer. Ulusal dış borcu arttıkça, yabancı bankacı, foncu ve sıvapçı esnafı Türkiye’ye döviz rezervi güçleniyor der mi acaba?
Son söz: Taşıma dövizle ekonomi dönmez.