Cemiyet-i Akvam
1776’da İngiltere’den bağımsızlığını kazanan, 1861-65 arasında nüfusunun %2’sinin (600 000 kişi) öldüğü bir iç savaş geçiren ABD’nin,1900 gelmeden dünyanın en...
1776’da İngiltere’den bağımsızlığını kazanan, 1861-65 arasında nüfusunun %2’sinin (600 000 kişi) öldüğü bir iç savaş geçiren ABD’nin,1900 gelmeden dünyanın en güçlü ülkesi haline gelmesi müthiş bir olaydır. Amerikalılar kazandıkları bu iktisadi, siyasi ve askeri başarıdan sonra dünyaya nizam vermek üzere Tanrı tarafından vazifelendirildiklerine kanaat getirdiler.
Bu sırada Avrupalı “Düvel-i Muazzama” (Büyük Devletler) Birinci Dünya Harbi’ni çıkarmakla meşguldü. Maalesef bu harbe bizi de bulaştırdılar ve perişan ettiler. Avrupalı göçmenlerin kurduğu ve idare ettiği ama içinde hemen her etnik kökenden ve hatta milyonlarca Afrikalı köle barındıran bu insanlar topluluğunun, milliyetçi bir millet haline dönüşmesi çok ibret vericidir.
İşte bu başarılarıyla mağrur Amerikalıların başına, 1913 yılında Princeton Üniversitesi eski Rektörü Woodrow Wilson (1856-1924) geçer. Bu şahsın vaz’ettiği 12 ilke, (Osmanlı’nın parçalanması dâhil) bugün hâlâ ABD, hatta AB dış politikasının omurgasını teşkil etmektedir.
LEAGUE OF NATIONS
Birinci Dünya Harbi’nden sonra, Wilson’un girişimiyle, “Avrupalılar bir daha savaş çıkarmasın, ihtilaflarımızı konuşarak çözelim” önermesiyle, bir milletler arası dernek kurulmasına karar verilir. 1920’de faaliyete geçen bu derneğin İngilizce adı “League of Nations”dır.
Osmanlı Hariciye Nezareti de bu derneğin adının Türkçede “Cemiyet-i Akvam” olmasına karar verir. Çünkü o günkü Osmanlı Türkçesinde, İngilizce “nation” sözcüğünün karşılığı “millet” değil “kavim”dir. “Akvam” kavim kelimesinin çoğuludur yani kavimler demektir.
1920’lerin Türkçesinde “millet” kelimesi “aynı dine mensup olanlar” anlamına gelmektedir. Hâlbuki “League of Nations” teşkilatının üyeleri arasında aynı dinden (Hristiyanlık) ama farklı etnik kökene mensup ...