Devalüasyon sıfır oldu
Sevinelim mi yoksa üzülelim mi? Önce rakamları 2018 yılbaşından bugüne kadar “döviz paketi”nin fiyatı (yarım dolar artı, yarım Euro) 4.17 TL’den, 5.60 TL’ye çıkmış. Oransal olarak %35...
Sevinelim mi yoksa üzülelim mi? Önce rakamları 2018 yılbaşından bugüne kadar “döviz paketi”nin fiyatı (yarım dolar artı, yarım Euro) 4.17 TL’den, 5.60 TL’ye çıkmış. Oransal olarak %35 artmış. 2018 yılbaşından bugüne (yani ekim sonuna kadar) Yİ-ÜFE (yurtiçi üretici fiyatları) %48, TÜFE (tüketici fiyatları) %23 artmış. İkisinin ortalaması da %35 ediyor. Özet olarak, enflasyondaki artış (ÜFE-TÜFE ortalaması) ile döviz fiyatlarının artış oranı aynı olmuş. Bu kaba hesabın anlamı şudur. “Reel efektif devalüasyon sıfır olmuştur”. İhracattaki artışın, ithalattaki artıştan daha yüksek olmasını, bu suretle “cari açığın” daralmasını sağlamış veya ileride sağlayacak olan “rekabetçi kur” ortadan kalkmıştır. Dövizin ucuzlamasıyla birlikte yakında “cari açık” beklenmedik bir şekilde genişlerse buna şaşırmamak gerekir. Ülkemizdeki en yaygın batıl iktisat inancına göre, ekonomimiz cari açık vermeden büyümesi gerektiği kadar büyüyemez. Ama hayranı olduğumuz Güney Kore, Çin, Japonya ve hatta eski kaderdaşımız Tayland büyüyebilir. Eğer cari açık genişleyecekse, büyüme başlamış demektir. Adınız ne? Mualla. Oh ne âlâ, ne âlâ! ÖNCE TUTARLI OLMAK GEREK Bazılarımızın cari açığın finansmanına katkı yapan ama borç yaratmayan döviz kaynağı sandıkları “doğrudan yabancı sermaye” girişleri de ülkenin dışa karşı yükümlülüğüdür. Ülke bilançolarında, hem ticari veya mali borçlar, hem de yabancı sermaye yatırımları “yükümlülük” (liability) olarak tasnif edilir. Bir ülkenin ne kadar kırılgan olup olmadığına karar verenlerin baktığı göstergelerden en önemlisi “Net Uluslararası Yatırım Pozisyonu”dur (Net International Investment Position). Bu büyüklüğün hesabında ülkenin dış borç stoku ile ülkede mevcut “doğrudan yabancı sermaye yatırımları” yükümlülük başlığı altında toplanır. Özet olarak, cari açık vermek, dış borç almak demektir. Bu...