Geçen sefer olmadı bu sefer olur
Önümüzdeki günlerde işlemem gereken üç konu var. Üçünün de ortak yanı ekonomiye yön verenlerin geçmişten ders almamaları üzerine. Onların “iyi niyetle” tasarladıkları...
Önümüzdeki günlerde işlemem gereken üç konu var. Üçünün de ortak yanı ekonomiye yön verenlerin geçmişten ders almamaları üzerine. Onların “iyi niyetle” tasarladıkları düzenlemeler, iktisadın doğasına aykırı olduğu için sonuç vermiyor. Ama onlar cin fikirli “işlemez mekanizmaları” tekrar yürürlüğe koymaya kalkıyorlar. Neyse. Önce konuları özetleyim.
1. Halkın ihtiyat saikıyla biriktirip, yastık altında sakladığı altın, bankaya yatırılınca veya Hazine’ye emaneten verilince ekonomiye girmiş olmaz. Bu altınların ekonomiye kaynak olması için, ya “satılıp” paraya dönüşmesi ya da altının kendisinin tedavül eden “para” olması gerekir.
2. Türk Lirası, Rus Rublesi veya İran Tümen’i ile ilgili iki ülke arasında bile serbest dış ticaret yapılamaz. Olsa olsa, sınırlı sayıda mallar, “takas” benzeri işlemle iki ülke arasında becayiş edilir.
3. Üçüncü başlık ise, enflasyonla savaş, ticaret veya tarım bakanlarının gayretiyle kazanılmaz. Bugün böyle bir savaşın niçin kaybedilmeye mahkûm olduğunu anlatacağım.
ENFLASYON
Enflasyon “fiyatlar genel düzeyinin sürekli artması” demektir. Bu konuda en iddialı hipotezin sahibi Nobel Ödüllü iktisatçı Milton Friedman’dır. Friedman uzun süreli “enflasyon, her zaman ve her yerde parasal bir olgudur” demiştir. Friedman’ın bu aforizması, zayıflatmacı doktorların “kalıcı şişmanlık, her canlı için yaktığından fazla enerji yükü olan gıda alma olgusudur” demesi kadar doğrudur. Ama bu doğru saptama, özellikle Amerika’da veya başka bir ülkede insanların gitgide daha şişmanlaşmasına çare olmamaktadır. Friedman’ın saptamasından kalkılarak “enflasyonla mücadele, her zaman ve her yerde paranın patronu merkez bankasının görevidir” noktasına gelinmiştir. Ama “parası, para olmayan” ülkelerde merkez bankaları, c...