Aile İçi İletişim
İnsan toplumun en küçük yapı taşıdır. Aile ise bireylerin bir araya gelerek oluşturdukları, toplumun bir dinamiğini bizlere veren küçük bir yapıya tekabül etmektedir. İnsan sosyal bir varlık olması...
İnsan toplumun en küçük yapı taşıdır. Aile ise bireylerin bir araya gelerek oluşturdukları, toplumun bir dinamiğini bizlere veren küçük bir yapıya tekabül etmektedir. İnsan sosyal bir varlık olması sebebiyle iletişim ve ilişki kurmaya yaşamı süresince ihtiyaç duymaktadır. Ebeveyn ve çocuk arasındaki iletişim anne karnından itibaren başlar ve bebek dünyaya geldiği andan itibaren de artarak devam eder. Çocuğun doğduğu andan itibaren tensel temasla kapsanması, ses ve mimiklerine doğru orantılı tepkiler verilmesi, ihtiyaçlarının ihtiyaç duyduğu ölçüde karşılanması çocuğun yalnızca dil gelişimini değil aynı zamanda sosyal ve bilişsel gelişimini de destekler.
İletişim sözcüğü Latince “komunis” den gelmekte olup, ortaklık oluşturma anlamını taşır. Shannon ve Weaver iletişimi ‘bir beynin diğer bir beyni etkilemesi’ şeklinde açıklar (Shannon ve Weaver, 1949). İletişim insanoğlu/kızı için kaçınılmazdır. Bu sebeple etkili iletişimin varlığı yaşamımızın her alanında ihtiyaç duyduğumuz bir olguya dönüşür. Etkili iletişim, iletişim engellerinin ortadan kaldırıldığı ya da en aza indirgendiği, karşılıklı anlayışa dayanan bir ilişki biçimidir. Etkili iletişim için gerekli olan en kaba haliyle, kişinin iletişim sırasında karşısındaki kişinin duygu, düşünce ve davranışlarını iyi analiz edebilmesi, yargılamadan, ses tonunu, yüz ve mimiklerini aktarılan konunun içeriğine uygun ayarlayarak ilişki içinde bulunmasıdır.
Aile içi iletişim ise, aile içerisinde yer alan bütün bireylerin birbirleri ile olan etkileşimini bizlere verir. Aile içi iletişim, çocuğun kişilik gelişimi için de önemlidir. Cüceloğlu (2002)’nun da belirttiği gibi, çocukluğunda değerli olduğu mesajını ailede alan çocuk kendinin değerli olduğuna inanır. Aile içi iletişimde çocuğun varlığının kabul edildiği, fikirlerine saygı duyulduğu, tüm duygularının koşulsuz kabul edildiği, desteklendiği, anlaşılmaya çalışıldığı, sınırlarına saygı duyulan bir tutumla yaklaşıldığı, kendisi izin vermediği sürece onun alanına/bedenine müdahale edilmediği ve en önemlisi olarak yapılacak eleştirilerin olumlu yönünü vurgulayarak kişiliğine/karakterine yönelik değil, davranışlarına yönelik eleştirilerde bulunuluyor olması çocuğun kişisel gelişimi, çevre ile iletişimi/etkileşimi, sosyal becerileri ve bireysel varlığı için son derece önem arz etmektedir.
Çocukla iletişim kurarken de dikkat edilmesi gereken birkaç püf nokta bulunmaktadır. Çocukla göz teması kurmak, açık ve net bir dille yönerge vermek, başkalarıyla kıyaslamamak çocuğun konuşulanları daha iyi anlayıp yorumlamasını sağlamaktadır. Tüm bunlarla birlikte çocuğa istenilen/beklenilen ya da olması gereken davranışın neden öyle olması gerektiğini açıklamak, zihinselleştirme sürecine katkıda bulunmak, o davranışın çocuk tarafından daha hızlı öğrenilmesine sebebiyet verir.
Bazen duygularımızı kontrol etmek söylendiği gibi kolay olmayabilir. Duygular düşünceleri düşünceler davranışlarımızı etkiler. Çocuklar söylenilen şeyin ne ifade ettiğinden ziyade nasıl söylendiğine yani aslında nasıl hissettirdiğine bakarlar. Çocuk hayatındaki sosyal becerileri geliştirirken, hepimiz gibi aile içerisinde öğrendiği şekilde çevre ile ilişkilenir. Sizin hem çevrenize hem de çocuğunuza karşı kullanmış olduğunuz dil ve yöntemler çocuğunuzun dünyayla kuracağı iletişimde direkt etkilidir.