Arandık, belayı bulduk
Sevgili okuyucularım, Suriye ile aramız 2011 yılına kadar gerçekten iyi idi. Komşuluk ilişkileri tıkır tıkır yürüyordu.İki ülke karşılıklı olarak vizeyi kaldırmış, ticaret...
Sevgili okuyucularım, Suriye ile aramız 2011 yılına kadar gerçekten iyi idi. Komşuluk ilişkileri tıkır tıkır yürüyordu.
İki ülke karşılıklı olarak vizeyi kaldırmış, ticaret en yüksek boyutlara ulaşmıştı. Bu ticaretten iki taraf da kazançlı çıkıyordu.
Sınıra yakın büyük kentlerimizde ve bütün yerleşim birimlerinde her şey düzgün gidiyor, insanlar mutlu oluyordu.
İki ülke arasında karşılıklı ziyaretler yapılırken dostça mesajlar veriliyor, örneğin Tayyip’le Esad birbirlerine sarılıp şapur şupur öpüşüyordu.
Tayyip Gaziantep’te düzenlediği anayasa mitinginde konuşurken “Kardeşim Esad” diyor da başka bir şey demiyordu!
Ahaliye soruyordu:
“Suriye ile vizeyi kaldırdık, memnun musunuz?..”
Binlerce insan haykırıyordu:
“Eveeet!..”
* * *
Peki sonra ne oldu da biz bugünkü durumlara düştük?
Nasıl oldu da başımıza durup dururken Suriye belasını açtık?
Günün birinde ABD’den bizimkilere bir talimat geldi:
“Biz Esad’ı devirmeye karar verdik. Yardımınızı bekleyeceğiz…”
Kraldan fazla kralcı olan Tayyipgiller iktidarı bu talimatın üzerine balıklama atladı.
Esad bizimkiler gibi Sünni değildi.