Bekir gel artık...
Sevgili okurlarım, Bekir Coşkun benim can dostum. Dahası, ben onun sürekli okuruyum. O da benim! Hürriyet’te yıllarca birlikte çalıştık. Odalarımız yan yana, duvar komşusu idik. Şimdi rastlantıya bakın ki...
Sevgili okurlarım, Bekir Coşkun benim can dostum. Dahası, ben onun sürekli okuruyum.
O da benim!
Hürriyet’te yıllarca birlikte çalıştık. Odalarımız yan yana, duvar komşusu idik. Şimdi rastlantıya bakın ki aynı durum SÖZCÜ’de var. Odalarımız yine yan yana, yine duvar komşusuyuz.
Geçen gün kitaplığımı karıştırırken onun bir kitabını buldum. Yıllar önce piyasaya ilk çıktığında, 2011 yılında okumuştum ama olayların bir bölümünü unutmuşum. Şimdi ikinci kez okuyorum.
“Başın Öne Eğilmesin.” (Bilgi Yayınevi.)
Bizim meslekte yaşadıkları, başına gelenler, kovulmaları…
* * *
Son zamanlarda Bekir’in aylar boyu süren ciddi bir sıkıntısı vardı. Başı dahil vücudunun sol tarafında bir ağrı…
Geceleri uyutmayan, bütün keyfini kaçıran şiddetli ağrılar.
Gazeteye her geldiğinde ilk konumuz bu olurdu:
– “Ne yaptın dün gece, uyuyabildin mi?”
Yanıtı hep aynı olurdu:
– “Yine hiç uyutmadı, sabaha kadar çok sıkıntı çektim.”
Daha önce de anlatmıştım, kulakçılardan başlamak üzere Ankara’nın bütün doktorlarına gitti.
Herkes başka bir şey söylüyordu. O kadar ki, üç hafta boyunca yanağına botoks iğneleri bile yapıldı.