Büyük savaşın bilinmeyenleri
Sevgili okuyucularım, 21. yüzyılda biz sözde Ermeni soykırımı ile uğraşırken o yıllarda gerçekte neler olduğunu ve neler yaşandığını, işin acı ve gerçek yönlerini pek bilmeyiz…...
Sevgili okuyucularım, 21. yüzyılda biz sözde Ermeni soykırımı ile uğraşırken o yıllarda gerçekte neler olduğunu ve neler yaşandığını, işin acı ve gerçek yönlerini pek bilmeyiz… Öğrenmek de istemeyiz çünkü yakın tarihimiz bizi hiç ilgilendirmez!
Oysa özellikle Birinci Dünya Savaşı Türkiye açısından çok ilginç bir dönemdir.
Müttefikimiz Almanya'nın peşine takılıp Mısır'ı, Orta Asya'daki Turan ülkesini fethetmeye kalkışan maceracıların ve onlardan önceki zavallı hasta adam Osmanlı'nın marifetlerini (!) bilmeyiz.
Savaş 1914 yılında başladı ve biz de balıklama daldık ve boyumuzu aşan işlere giriştik. Gücümüz kuvvetimiz yoktu. İki yıl önce Balkan Harbi'nden hezimetle çıkmıştık.
* * *
Hukuk fakültesi öğrencisi İsmail Hakkı Sunata 22 yaşında askere çağrıldı. Önce İzmir Buca, sonra Çanakkale, sonra Kafkas (Doğu Anadolu) cephesi ve en sonunda İran'a girip Ermenileri kovalayan ordumuzda dört yıl boyunca askerlik yaptı. Bütün bu cephelerde yaşadıklarını günü gününe not etti. Şimdi bu kitabı okuyorum:
“Gelibolu'dan Kafkaslara. Birinci Dünya Savaşı Anılarım.” (Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.)
Şimdi size bu kitaptan rastgele alıntı yaptığım bölük pörçük anılardan bir demet sunacağım ki savaşın vahşetini görün. İsmail Hakkı Bey Kafkas cephesinde, birliği ile birlikte karlı dağ başlarında görev yapıyor. Yol olmadığı için askere yiyecek gelmiyor, aç kalıyorlar:
“…Yolda düşüp ölen veya can çekişen katır ve beygirlere rastladık. Bu ölen hayvanların her birinin önünde üç beş asker ellerindeki adi bir çakı ile bu hayvanların kaba etlerini kesip alıyor, bazıları torbalarına dolduruyor, bazıları çiğ çiğ ısırıp yemeye çalışıyor. Köpeklerin yediği bu leşlerle askerimiz beslenmeye çalışıyor. Ne facialar yarabbim…”
“Taburun mevcudu 200'e kadar indi. Nasıl eridi bu zavallılar. Şimdi bir emir geldi. Beslenmesi mümkün olmayan at, katır, deve gibi hayvanların kesilip askere verilmesi hakkında. At mı kaldı elde, ne eşek ne deve. Hepsi ölüp gittiler…”