HDP olayı
Sevgili okurlarım, çok ilginç bir seçim süreci yaşıyoruz. Cumhurbaşkanı adayları her gün mitingler düzenliyor, konuşmalar yapılıyor. Esas mücadelenin aktörleri belli. AKP, CHP ve İYİ Parti. Ancak...
Sevgili okurlarım, çok ilginç bir seçim süreci yaşıyoruz. Cumhurbaşkanı adayları her gün mitingler düzenliyor, konuşmalar yapılıyor.
Esas mücadelenin aktörleri belli.
AKP, CHP ve İYİ Parti.
Ancak seçimde bir parti daha var ama durumu çok farklı.
HDP…
Fark şuradan geliyor ki, HDP’nin cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş hapishanede yatıyor.
Dolayısıyla onun mitinglerde konuşması, yapacaklarını ve fikirlerini topluma anlatması asla söz konusu değil.
Dört duvar arasından ne diyeceksiniz ki…
Peki suçu ne?
Bildiğim kadarıyla bölücülük falan değil.
Ya ne?
Cumhurbaşkanına hakaret!
Hakkında verilmiş bir ceza var mı, herhangi bir ceza almış mı?
Hayır, o sadece tutuklu. Yargılama devam ediyor.
Tahliye edilmesi için üst yargı organlarına yaptığı itirazlar derhal reddediliyor ve bırakılmıyor.
Seçime giren bir partinin genel başkanının, cumhurbaşkanlığı adayının cezaevinde yatıyor olmasını kimseye anlatamazsınız.
Hele Batı dünyası böyle bir olayı kabul etmez.
* * *
Geçenlerde bir kafede bazı arkadaşlarla oturuyoruz. Lâf döndü dolaştı, seçimlere geldi.
Herkes kime oy vereceğini söylemeye başladı.
Arkadaşlarımın kafa yapısı belli.
Oylamamızda (!) şu tablo ortaya çıktı:
Cumhurbaşkanlığı için üç CHP, iki İYİ Parti…
Oyunu açıklayan iki arkadaş ise şöyle diyordu:
“Ancak milletvekili seçiminde oyum HDP’yedir.”
Doğrusu şaşırmıştım…
İkisi de siyasi görüş açısından HDP’ye oy verecek kimseler değildi.
Nedenini anlattılar:
“HDP’nin yüzde 10 seçim barajını mutlaka aşması gerek. Aksi takdirde onların kazanacağı milletvekillikleri AKP’ye yarayacak ve bu yolla belki de Meclis’te çoğunluğu sağlayacak…”