Allah korumuş!
Adı ve ideolojisi şu ya da bu olmuş fark etmez. Yasadışı örgütlerde kişi değil, örgütlü yapı ve uğrunda mücadele edilen “dava” önemlidir. Kimi “dava” uğruna beline bombayı sarar...
Adı ve ideolojisi şu ya da bu olmuş fark etmez. Yasadışı örgütlerde kişi değil, örgütlü yapı ve uğrunda mücadele edilen “dava” önemlidir. Kimi “dava” uğruna beline bombayı sarar, kendini feda edip ortalığı kana bular. Kimisi de yok olmak ve mesleki kariyerini sıfırlamak pahasına verilen emirleri uygular.
Beraberinde de kitleleri etkilemek için ajitasyon faaliyetleri yürütülür. Bu arada yasal boşluklar ile devletin zafiyet alanları da alabildiğine kullanılır.
Yaşıyoruz ve görüyoruz!
Bu örgütler için cezaevleri de çok önemlidir. Suç işleyip içeri düşenler kutsanır ve ilahlaştırılır. Örgütün faaliyetini sürdürebilmesi için “olmazsa olmazlardan” biri de budur. Militanlarına sahip çıkmak zorundadırlar. Hele bir de bunları dışarı çıkarmayı başarırlarsa önemli bir güç gösterisi yapmış olurlar.
Geçmişte, özellikle 1980 öncesi “sahte tahliye dilekçeleri” ile bunu yaptılar. Cezaevlerinden firar planlarında çöp arabalarını kullandılar. Olmadı, tüneller kazdılar.
Şimdi de devlet içindeki uzantılarını kullanıyorlar.
* * *
Öylesine örgütlü bir yapı ve organize bir faaliyet içindeler ki…
Kamuoyu tarafından neyle suçlandıkları bile belli olmayan yandaşlarına karşı operasyonlar başlar başlamaz harekete geçtiler. Anında “masum” ilan ettiler. Ellerine mikrofon sıkıştırdıkları çocuklar da ekranlarda avazları çıktığı kadar bağırmaya başladılar:
-Yeni bir algı operasyonu başladı…
Suç isnadıyla cezaevlerine gönderilen elemanlarını kutsadılar, yücelttiler, haklarında destanlar yazdılar. Nihayet cezaevlerine “Yusufiye” diyerek, onları Hz. Yusuf mertebesine kadar çıkardılar.
Sonra, onlar hakkında tutuklama kararı veren Sulh Ceza Mahkemelerine saldırdılar. Bu mahkemelere “proje mahkemeleri” adını taktılar.