DEAŞ kafalı laikçiler
Bıktık artık hep aynı tabloyu yaşamaktan. Ancak onlar bıkmadılar, usanmadılar, toplumun sinir uçlarına basmaktan vazgeçmediler. Yıllardır bir adım bile geri adım atmadılar. Yaraları...
Bıktık artık hep aynı tabloyu yaşamaktan. Ancak onlar bıkmadılar, usanmadılar, toplumun sinir uçlarına basmaktan vazgeçmediler. Yıllardır bir adım bile geri adım atmadılar. Yaraları kaşıdıkça kaşıyorlar… Yobaz bunlar, hem de iflah olmaz yobaz!
Kafa yapısı olarak DEAŞ militanlarından pek farkları yok. Dünyaya onlarla aynı pencereden bakıyorlar. Onlar gibi kin ve düşmanlık gibi duygulardan besleniyorlar. Bunlar iki ayrı uçta, iki ayrı hastalıklı davranışlar sergiliyorlar. Al birini, vur ötekine. İstanbul’da Reinasaldırısı oldu. Hemen harekete geçtiler. Tahrikçilik ve bozgunculuk tavan yaptı. Neymiş?... Diyanet İşleri Başkanlığı, yılbaşı öncesi bir cuma hutbesi hazırlamış. Yılbaşı kutlamalarına karşı çıkmış. Böylece, Reina saldırısını tetiklemiş. Adeta, milletin aklıyla ve beyniyle alay ediyorlar!
Olacak iş değil, ama böylesine mantıksız bir iddiayı bile dillendirebiliyorlar…
Farkındalar mı acaba? Bu saldırganlar DEAŞ’lı. Yani, günlerdir Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kafalarına bomba yağdırdığı terörist bir örgütün militanları. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni düşman olarak görüyorlar. Bizim İslam anlayışımızın “din dışı” olduğunu savunuyorlar. Bizim camilerimizdeki din adamları için “katli vaciptir” diyorlar. Hele hele, Diyanet İşleri Başkanı’nı yakalasalar, bir kaşık suda boğacaklar.
Buna rağmen, birtakım kafalar Diyanet’in hazırladığı cuma hutbesinin bu saldırganları tetiklediğini söyleyebiliyor. Üstelik, onların bu söylemlerine inananlar bile çıkabiliyor. Sosyal medyada paylaşımlar yapılıyor.
Son derece komik ve acı!
Günler öncesinden hazırlanan, planları yapılan bir saldırı, cuma hutbesine bağlanarak, alabildiğine istismar ediliyor. Bu saldırı kullanılarak, toplum birbirine düşman edilmeye çalışılıyor.
Yani, DEAŞ’ın ve Türkiye’yi karıştırmak isteyen ülke düşmanlarının ekmeğine yağ sürülüyor!
Var mı bu iki çarpık zihniyet arasında bir fark? Her ikisi de aynı amaca hizmet etmiyor mu? Her iki zihniyet de yobaz bir anlayışın ürünü değil mi?