İçerideki 'Hayır' cephesi
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Bir garip fotoğrafla karşı karşıyayız. Bu fotoğrafın içinde iktidar milletvekilleri de var, gazeteciler de. Bir araya gelip, birbirlerini dolduruyorlar. Sonra da kendi söylediklerine...
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Bir garip fotoğrafla karşı karşıyayız. Bu fotoğrafın içinde iktidar milletvekilleri de var, gazeteciler de. Bir araya gelip, birbirlerini dolduruyorlar. Sonra da kendi söylediklerine inanıp, konuşmaya ve yazmaya başlıyorlar:
-Bu defa iş gerçekten çok zor. “Hayır”ları “evet”e çevirmek lazım. Ama hata üstüne hata yapılıyor.
“Hata” dedikleri de neler biliyor musunuz?
Mesela, hukukun uygulanması. Kanunsuzluğa göz yumulmaması, dün yapılan hataların bugün tekrarlanmaması. Bunun içine FETÖ ve PKKmücadelesini de, terör destekçilerine yönelik olarak atılan adımları da, hatta bu yönde yapılan açıklamaları da koyabilirsiniz… Neymiş, bunların hepsi “hayır” cephesini daha da büyütüyormuş!
Oysa, hukuk devletinin gereği olduğu gibi, vatandaşın içini soğutan uygulamalar bunlar. Genel olarak bakıldığında beklenenler gerçekleşiyor, olması gerekenler yapılıyor.
Ayrıca, biz de çarşı-pazar geziyoruz. Onlardan çok vatandaşla irtibat halindeyiz. Ortada öyle dillendirdikleri gibi bir hava da yok.
Belli ki, sadece birbirlerini dinlemişler, kendi kendilerini doldurmuşlar. Fısıltı gazetelerinin ve algı operasyonlarının esiri olmuşlar!
Öncelikle bir noktanın altını çizmek lazım:
Bu millet mazoşist değil! Referandumda, geniş tecrübelerden geçmiş, büyük bedeller ödemiş kitleler sandık başına gidecekler. Güçlü, etkili ve hızlı bir karar alma mekanizmasına “evet” ya da “hayır” diyecekler.
Özal’lı yılları hatırlayacaklar. O dönemdeki Turgut Özal ve Mesut Yılmaz çekişmelerini düşünecekler. Onların yeniden ortaya çıkması için mi “hayır” diyecekler?
Demirel dönemini yaşadı onlar. Demirel-Çiller itiş-kakışının nelere mal olduğunu biliyorlar. Tekrar o tablonun yaşanması için mi “hayır” oyu kullanacaklar?
Bir felaketti Ahmet Necdet Sezer dönemi. Sadece Anayasa Kitapçığı fırlatıldığı için bir günde fakirleştik biz. Peş peşe iki ekonomik kriz yaşadık. Gecelik iki ve üç binli faizleri gördük. Unutmadı bu millet 57. Hükümet dönemindeki Sezer-Ecevit çekişmesini. Önümüzdeki dönemlerde yeni ekonomik krizleri davet için mi “hayır”dan yana tavır koyacak?
Sezer tipi Cumhurbaşkanlarının, gelecekte de AK Parti türü iktidarlara takoz olması için mi Parlamenter Sistemden yana tercih kullanılacak?
Daha dün gibi taze; AK Parti içinden çıkan ve üstelik getirildiği Başbakanlık makamını Erdoğan’a borçlu olan Ahmet Davutoğlu ile bile yürümedi. Şimdi yeniden aynı tablonun şekillenmesi için mi “hayır” oyu verilecek?
Kimse merak etmesin. Bu millet, ülkesini de, kendisini de, çoluk-çocuğunu da torunlarını da düşünür. Sandığa gider ve yolu açar.
Yani, kapalı kapılar ardında ah-vah edecek ve klavye başına geçip kafaları karıştıracak yazılar yazacak bir durum yok ortada.
Bakın, hesap çok net:
Cumhurbaşkanlığı seçiminde Recep Tayyip Erdoğan tek başına yüzde 50’nin üzerinde oy topladı. O dönemde MHP dahil, herkes karşısındaydı. Şimdi MHP de Cumhurbaşkanlığı Sistemi’ne destek veriyor.