TRT'de bir paralel hikayesi
2013 yılıydı. O günlerde TRT’de “İnce Çizgi” adında bir program hazırlıyor ve sunuyordum. Yayına birkaç saat kalmıştı ki, bir telefon geldi. TRT’den arıyorlar, nerede olduğumu soruyorlar ve...
2013 yılıydı. O günlerde TRT’de “İnce Çizgi” adında bir program hazırlıyor ve sunuyordum. Yayına birkaç saat kalmıştı ki, bir telefon geldi. TRT’den arıyorlar, nerede olduğumu soruyorlar ve adresimi istiyorlardı.
Aradan 15-20 dakika geçti, kapı çalındı…
TRT’den gelen kişi heyecanlıydı. “Hayrola” dedim, “Evrak var” cevabını verdi. Almak istedim, “Önce imza” diye bir kağıt uzattı.
Davranışları garipti. Ben “Bu ne evrağı” dedikçe, o “Önce imza alıp, öyle teslim etmemiz istendi” diyerek bir kağıt uzatıyordu. Belli ki birileri kendisine sıkı sıkı tembih etmişti. “Sakın ola imza almadan evrağı teslim etme” demişti.
Attım imzayı, aldım zarfı. Aslında bildiğim bir şeydi. Çok da önemli değildi. Bir önceki programda TRT’den sorumlu Bakan olan Bülent Arınç, HDP Milletvekili Ertuğrul Kürkçü’yü eleştirmişti. Avukatı da bunun üzerine bir açıklama göndermişti. Bilgim dahilindeydi ve zaten günlerdir TRT’de bekliyordu.
Herhangi bir resmi tarafı da yoktu. Ortada herhangi bir yargı kararı yoktu. Normal şartlarda hiç işleme konulmaması gereken bir açıklamaydı. Buna rağmen, üstünde TRT Haber Dairesi’nin resmi yazısı eklenerek bana gönderilmişti. Gece saatlerinde bir kurye kapıma dayanmıştı:
“Ertuğrul Kürkçü’nün avukatının yaptığı açıklama ektedir. İnce Çizgi Programı’nda gereğinin yapılmasını rica ederim.”
Neydi gereği? Yazıyı gönderenleri aradım. İlginçtir, hiç birine ulaşamadım.
“Gereği yapılması istenen” açıklama baştan aşağıya Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’a eleştiriyle doluydu. Üstelik yayına birkaç saat kala gönderilmişti. Bana bu yazıyı gönderenler de sırra kadem basmıştı.
“Gereğini yapsam” o açıklamayı okusam ne olacaktı, biliyor musunuz? Bir skandala imza atacaktım. TRT’den sorumlu Bakanı, TRT ekranından yerden yere vuracaktım. Hem de ortada hiçbir hukuki dayanak bulunmamasına rağmen.
Özellikle yapmışlardı…
Bu bir Paralel Çete operasyonuydu. Programa başladığım andan itibaren engellemeye çalışanlar, akıllarınca bana tuzak kuruyorlardı. Tabii ki dediklerini yapmadım. Oyuna gelmedim. Hatta, kurulan kumpası TRT’den sorumlu Bakan Bülent Arınç’a da aktardım.
Ertesi gün bir dilekçe yazıp, ben atağa geçtim:
“Şahsıma bir açıklama gönderip ‘gereğinin yapılmasını’ istemişsiniz. Nedir gereği? Bu yazının ekrandan okunmasını mı istiyorsunuz? Açıklayıcı bir bilgi verir misiniz?”
Ne oldu biliyor musunuz, direndiler; dilekçemi almak istemediler. Büyük uğraşlar sonucu evrağa kaydettirip, tarih ve sayı numarası aldım. Cevap bile vermediler.
O tutmayınca, başka oyunlara girdiler…
“Daha iyisini yapacağız” diyerek dekoru değiştirdiler. Gelen konuklara adeta “kalk git” diyen son derece rahatsız bir oturma düzeni kurdular. Hiç unutmuyorum, programa konuk olarak gelen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, oturma düzenine tepki gösterip, “Bu ne ya” demişti!
Misine ile bağlanması gereken dekorları tutturmak için kaba teller kullandılar. Bizzat Genel Müdür İbrahim Şahin’in “Değiştirin bunları” demesine rağmen kıllarını bile kıpırdatmadılar.
Programı sabote etmek için ne gerekiyorsa yaptılar. TRT’de ve devlet yönetiminde öylesine güçlülerdi ki, sonunda onlar kazandı. İnce Çizgi, yayından kaldırıldı.
Şimdi yazacaklarıma belki inanmayacaksınız, ama maalesef o dönem TRT’nin gerçeği buydu: Ekrana çıkmaması gereken “yasaklılar” vardı.
Kimdi bunlar biliyor musunuz?