Çağdaş sanat yağmuru
Gelin çağdaş sanat kavramını biraz açalım... İngiliz ressam John Constable'a (1776-1837) göre bulutlar duygu yüklüydü. Resme bakanın yaşadığı neşe, iyimserlik, kasvet veya kötümserlik...
Gelin çağdaş sanat kavramını biraz açalım... İngiliz ressam John Constable'a (1776-1837) göre bulutlar duygu yüklüydü. Resme bakanın yaşadığı neşe, iyimserlik, kasvet veya kötümserlik bulutlardan geçerdi.
Her sabah evinden çıkıp bulutları rahatça izleyebileceği kırlara giderdi. Saatler boyu onları resmederdi. Eve döndüğünde o gün yaptığı resimleri, hava durumuna göre sınıflandırır; tarih ve saati mutlaka yazardı.
O zamanlar sanat akla "güzeli" getirirdi. Sanatçı yeteneğini güzel resimler, güzel heykeller yapmak üzere kullanan biriydi.
Ancak 1860'lardan itibaren durum değişti. 'Modern Sanat' akımı, sanatçının bakışından, ele aldığı konuya, kullandığı renge, her şeyi sorgular oldu. Sonuçta sanatın, "gördüğünü aktarma" özelliği çöpe gitti.
Fransız Marcel Duchamp'ın, 1917'de bir pisuarı sergilemesiyle birlikte sanatın, güzellikle ve hatta yetenekle olan bağlantısı da koptu.
Koptu da ne oldu? Mesela Picasso, ağzı, burnu, dudağı birbirine girmiş kadın resimleri yapıyordu. Niye? Çünkü Einstein'ın Görelilik Kuramı fizikte