Dizi, filmden daha etkili
Geçen cuma Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ile bir araya geldik. Haberi gazetede okuduğunuz için ayrıntıya girmeyeceğim. Sadece bir noktaya değinmek istiyorum. Kurtulmuş turizme katkıda bulunması için...
Geçen cuma Kültür ve Turizm Bakanı Numan Kurtulmuş ile bir araya geldik. Haberi gazetede okuduğunuz için ayrıntıya girmeyeceğim. Sadece bir noktaya değinmek istiyorum.
Kurtulmuş turizme katkıda bulunması için, uluslararası düzeyde ses getirecek bir filme destek olmayı düşündüklerini söyledi. Film projesine karşı değilim elbette. Yapılsın. Ancak sinema eskisi kadar etkili değil. Artık dost sohbetlerinde filmlerden çok diziler konuşuluyor.
O halde olayların Türkiye'de geçtiği bir suçpolisiye- aksiyon dizisi de düşünülmeli. Madem turizmde Çin pazarına hitap etmek istiyoruz; dizinin başrollerini Türk ve Çinli oyuncular paylaşabilir. Hatta diziyi, bu tarzın ustası bir Çinli yönetmen çekebilir. Bilhassa Hong Kong'ta böyle yönetmenler var.
Hatırlayın: CSI-Miami dizisini izleyip de Miami'ye gitmek istemeyen yoktu. Çünkü dizi, arka planda hep Miami'nin çekici yerlerini gösteriyordu. Hınzır yönetmenler insana hayal kurdurmayı nasıl da başarıyor!
***
Mantık Türk'e işlemez
Bir ecnebi "Siz Türkler nasıl insanlarsınız?" diye bana sorsa... Ona şu olayı anlatırım: İstanbul Belediye Meclisi geçenlerde çok değerli fotoğraf sanatçımız Ara Güler'in adını bir sokağa vermek istedi. Ama önce "Uygun mudur" diye Harita Müdürlüğü'ne sordu. Müdürlük resmi yazıyla dedi ki: "Uygun değildir. Çünkü... Şehrin kültürel değerlerinin ve mevcut adres sisteminin bozulmasına neden olursunuz... Adres kargaşası sadece maddi ve manevi kayıplara yol açmaz, emniyet açısından da sakıncalıdır... Dolayısıyla, mükerrer isimler haricinde, herhangi bir yerin ismini değiştirmeyin. Adı olmayan sokak, cadde, meydan ve parklara ise istediğiniz ismi verebilirsiniz."
Bu son derece ikna edici bu açıklama karşısında Meclis ne mi yaptı? Beyoğlu'ndaki Tosbağa sokağa, Ara Güler adını verdi.
Demem o ki Türk'e akıl, mantık, bilim, uzmanlık, sağduyu işlemez. Çanakkale ve Kurtuluş Savaşı'nı kazanan da bu kafadır; ilk üç sanayi devrimini kaçıran da...
***
En zevkli zayıflama
Hikayeye bayıldım: Kaliforniyalı bekar satış müdürü Eric O'Grey aşırı kiloludur. 51 yaşında vücudu iflasa gitmektedir. Asıl sorunun, asosyal hayat tarzı olduğunu fark eden doktoru, ona sıra dışı bir reçete yazar: "Bir köpek alacak, birlikte yürüyüşe çıkacaksın."
O'Grey hayvan barınağına gidip sorar: "Orta yaşlı ve şişman bir köpeğiniz var mı?" Şanslıdır. Yedi yaşındaki Avustralya çoban köpeği tam aradığı gibidir.
Sonuç: O'Grey köpeği Peety sayesinde evden çıkar. Yeni dostlar edinir: "Bir köpeğiniz varsa, herkes sizinle konuşuyor." 155 kilodan 85 kiloya düşer. Gençlik aşkıyla evlenir. Bu arada dobiçko Peety de tam 11 kilo vererek forma girmiştir.
O'Grey Peety ile Yürüyüşler başlıklı bir kitap yazarak bu mucizevi dönüşümü anlatır. Kitap aynı zamanda iki yıl önce ölen Peety'nin mezar taşı gibidir.
***