Orada bir köy var uzakta
Geçenlerde medyada küçük bir haber: "Bizim Köy'ün yazarı Mahmut Makal vefat etti. 1933'te doğan Makal, köy edebiyatının önde gelen temsilcilerindendi." Bizim Köy ilk kez Ocak 1950'de basılır. Sadece edebiyat...
Geçenlerde medyada küçük bir haber: "Bizim Köy'ün yazarı Mahmut Makal vefat etti. 1933'te doğan Makal, köy edebiyatının önde gelen temsilcilerindendi." Bizim Köy ilk kez Ocak 1950'de basılır. Sadece edebiyat çevrelerinde değil, 14 Mayıs seçimlerine hazırlanmakta olan siyasi alemde de tartışmalara yol açar.
Yazarın tasvir ettiği Orta Anadolu köyü, hiç de ders kitaplarında anlatılan ahalisi bilge, çocukları pembe yanaklı, ürünü bol bir yer değildir. Tahammülfersa bir sefalet, sık dokulu bir tutuculuk hüküm sürmektedir.
Bizim Köy romandan ziyade anı-izlenim kitabıdır. Köy öğretmeni yazar, o yokluk ortamını, antropologların yaptığı gibi, hem bizatihi yaşamış, hem de kaydetmiştir.
70 yıl önceki ortamı anlatan Bizim Köy bugün okunur mu? Kitabı hem içeriği, hem de yankıları ile birlikte düşünürsek, evet okunur. Mesela Makal'ın anıları eyyamcı siyasetçileri pek güzel resmediyor. İşte bir örnek:
Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturacak olan Tevfik İleri, seçimlerden önce köylülere nutuk atarken şöyle demiştir: "Bu kitabı yazan öğretmen şimdi mapus damında inlemektedir. Tek suçu sizin dertlerinizi dile getiren bu kitabı yazmış olmasıdır. Beni seçerseniz Meclis'e gider gitmez ilk işim bu arkadaşı savunmaktır."
Beş ay sonra bakan olan Tevfik İleri, ilk iş olarak Mahmut Makal benzeri dokuz öğretmeni kızağa çeker. Ardından da demeci patlatır: "Dokuzla, otuz dokuzla işim bitmiyor. Hepsini ayıklayacağım. Türk çocuklarının karşısına milliyetçi öğretmenleri çıkaracağım."
İsmet İnönü'nün yerine cumhurbaşkanı olan Celal Bayar, göreve başladıktan 15 gün sonra yazarla konuşur. Makal çıkışta kurumda çevirmen olarak çalışan Nurullah Ataç'a uğrar. Ataç "Buradan geçti senin tutuklanışın da, salıverilişin de..." der. Dönemin Niğde valisine, önce "ne yap yap, içeri aldır" emri gitmiş, daha sonra da "bırakın" denmiştir.
Pasaport almak üzere kapısını çaldığı emniyet genel müdürü ise lafı dolandırmaz: "Mahkemede beraat edebilirsin. Ama bizde hiçbir zaman..." Ne dersiniz? 70 yılda bir değişiklik olmuş mu?
Genç öğretmenin akıl erdiremediği olaylardan biri de köylülerin, 'şık' dedikleri, yerel şeyhlerle ilişkisidir. Fakirlikten nefesi kokan köylüler, şık efendileri beslemek için ellerinde ne kalmışsa vermektedir.
Bir köylü, "Şık efendi ermiş kişi, bugün bir dova (dua) etse, gökten nimet yağar" deyince öğretmen içinden şöyle geçirir: Madem öyle yokluktan niye bir türlü kurtulamıyorsunuz?
Köy enstitüsü mezunu olan Mahmut Makal'ın hayali köyü kalkındırmaktı. Köylülüğün ortadan kalkması gerektiğini o yıllarda düşünemiyordu.
Fikirleri bir yana, Makal'ın güçlü natüralist kalemi genç yazarlara ilham verebilir.
SALATALAR DA PEK ŞAKACI
Bir yazı okurken jetonum düştü: Sahi ya! Zayıflamak ve sağlıklı beslenmek için diyet salatalarından söz eden dergi ve blog yazılarına dikkat ediyor musunuz? Bu metinlerin hemen hepsini gülen kadın fotoğrafları süslüyor. Peki niye gülüyorlar? Salataların içinde kafa yapıcı madde mi var? Eh, olmadığına göre... O zaman tek açıklama kalıyor: Diyet salataları kadınlara şaka yapıyor! Zeki esprilerle, birbirinden komik fıkralarla kadınları gülmekten bitap düşürüyorlar. Not: Erkekler niye o salatalardan yemiyor? Salata yiyerek gülmek biz erkeklere yasak mı, yoksa içine erkek ruhu kaçmış salatalar, "arkadaş biz sadece kadınları güldürürüz" mü diyor?
SEN MİSİN ZÜPPELİK EDEN!
Kiki dansını biliyorsunuz. Hani otomobil yavaşça giderken araçtan inerek dans ediyorlar. Bunu bazen sürücü yapıyor, bazen de yanında oturan kişi. Fevkalade yanlış bir iş... Trafik kurallarına aykırı olması bir yana, başkalarının canına, malına kasteden bir davranış. Videosunu seyrettiğim iki Kiki dansı paradisi ise birbirinden eğlenceliydi. Üstelik bir zarar-ziyan durumu yoktu. İkisi de Hindistan kökenli olan videoların, ilkinde bir pirinç tarlası görüyoruz. Mandalar kara sabanı çekmekte. İki köylü de onu yönlendiriyor. Derken müzik başlıyor ve köylü gençler anında zıvanadan çıkıyor. Sabanı bırakıp çamurlu suların içinde eğlenceli bir dansa başlıyorlar. O arada manda sabanı çekmeye devam ediyor. Batı'nın lüks araçlarından, Doğu'nun mandasına; şahane bir kontrast. Diğerinde ise araba yavaş yavaş giderken ve de arkadaşın dansı devam ederken, otomobilin arka tarafından dans ederek iki kişi yaklaşıyor. Derken bunların kocaman sopalar kullanan Hint polisleri olduğunu anlıyoruz. Biri sokaktaki delikanlıya boynuna sarılırken, diğeri elindeki kelepçeyi göstererek sürücüye gel bakalım işareti yapıyor. Ve tatlı tatlı gülümseyerek ve dans ederek Kikicileri gözaltına alıyorlar. Züppeliği poposunun üstüne oturtuveren bu iki video, insan zekasının ne kadar yaratıcı olduğunu gösteriyor. Rastlarsanız, bayılacaksınız. Not: Bir de "Kiki dansının arkasında oto tamircileri varmış abi..." esprisine çok güldüm. Hem dansla dalga geçiyor, hem de komplo teorileriyle.