Pastörü boş ver Pasteur’e bak
ABD ile ilişkilerimizi geren pastörle ilgili haberler karşıma çıktıkça, çağrışım yoluyla aklıma hep büyük Fransız bilimci, kimyager ve mikrobiyolog Louis Pasteur geliyor (o da Pastör diye okunuyor...
ABD ile ilişkilerimizi geren pastörle ilgili haberler karşıma çıktıkça, çağrışım yoluyla aklıma hep büyük Fransız bilimci, kimyager ve mikrobiyolog Louis Pasteur geliyor (o da Pastör diye okunuyor ya...) Sultan İkinci Abdülhamid'in, Pasteur'ü Mecidiye nişanı ve 10 bin altın ile ödüllendirdiğini biliyoruz... Geçenlerde aşı konusunu araştırırken Sağlık Bakanlığı'nın açtığı sitede (asi.saglik. gov.tr) bunun devamıyla karşılaştım:
Pastörize etme yöntemi ve kuduz aşısı gibi hayat kurtaran son derece önemli buluşlara imza atan Pasteur (1822-1895), kendisini desteklemeleri içi dönemin devlet başkanlarına mektup yazar. Bunun üzerine Osmanlı'dan şöyle bir teklif alır: "Çalışmalarınızı İstanbul'da sürdürmek kaydıyla, bütün ihtiyaçlarınızı karşılamaya hazırız." Ancak Pasteur teklifi kabul etmez.
Bunun üzerine nişan ve para ödülleriyle birlikte kendisine ikinci bir teklif yapılır:
"O halde üç Osmanlıyı yanınıza asistan alarak yetiştiriniz." Pasteur kabul edince askeri tıbbiyeden müderris Alexander Zoeros Paşa'nın başkanlığı altında, Kaymakam (yarbay) Dr. Hüseyin Remzi ve Kaymakam Veteriner Hüseyin Hüsnü beyler Fransa'nın yolunu tutar.
Bu ekip çalışmalara temel teşkil etmesi için kuduz mikrobu enjekte edilmiş bir kemik iliği ile İstanbul'a geri döner. Ocak 1887'de Zoeros Paşa'nın kliniğinde Daul-Kelp ve Bakteriyoloji Ameliyathanesi (Kuduz Tedavi Müessesesi) kurulur. Bu kurum dünyada üçüncü, doğunun ise ilk kuduz merkezi olur.
Daha sonra merkezde difteri serumu da üretilir.
Sağlık Bakanlığı'nın halkı aşılar konusunda bilinçlendirmek üzere kurduğu sitede (asi.saglik.gov.tr) yer alan yukarıdaki bilgiler bize şunu gösteriyor: Keşifler ve icatlar açısından bakıldığında, Osmanlı bilim ve teknoloji üretiminde gerilerden geliyord...