29 Ekim’de milli irade ve hukuk devleti
Yarın Cumhuriyet Bayramı: Yirminci Yüzyıl’ın en çarpıcı siyasal, toplumsal ve ekonomik dönüşümünü yarı başarıyla sürdüren Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu...
Yarın Cumhuriyet Bayramı:
Yirminci Yüzyıl’ın en çarpıcı siyasal, toplumsal ve ekonomik dönüşümünü yarı başarıyla sürdüren Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu kutlayacağız.
“Yarı başarıyla sürdüren” dedim, çünkü, ne yazık ki, Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşundan 95 yıl sonra, kendisinin can verdiği “Demokratik, Laik ve Sosyal Hukuk Devleti” yapısını korumakta zorlanıyor.
***
Demokratik rejimi kendi otoriter yönetimlerine alet etmek isteyen tüm demagogların en çok başvurdukları yöntem, “Milli İrade” kavramını saptırmaktır:
“Milli İrade” kavramı, Padişahın, Kralın iradesine karşı halkın, milletin, yani bütün toplumun iradesini temsil eder.
Demagog politikacılar ise, “Milli İrade” kavramını sadece kendilerini destekleyenlerin iradesi olarak saptırır, seçilince, kendilerini Padişahın, Kralın yerine koyarlar.
Oysa Demokratik rejimlerde, hiçbir iktidar sandıktan çıkmış olmanın arkasına sığınarak Temel Hak ve Özgürlükleri tahrip edemez; seçim kazanma gerekçesiyle ifade özgürlüğünü, muhalefeti, adil, şeffaf ve periyodik seçim hakkını yok sayamaz; Demokrasiyi rafa kaldırarak Padişah gibi, Kral gibi davranamaz.
***
Hitler, sandıktan çıkmış olmanın getirdiği meşruiyeti kötüye kullanarak demokrasiyi tahrip etmiş ve demagojiyle kurduğu totaliter rejim içinde 60-70 milyon insanın hayatına mal olan İkinci Dünya Savaşı’nı kolayca tezgâhlamıştır.
***