Bir damat bir damada gel beraber Doğan’ı yeniden doğuralım demiş!

RedHack tarafından Mehmet Ali Yalçındağ’ın Damat Albayrak’ı da “cc”leyerek Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’la gerçekleştirdiği...

RedHack tarafından Mehmet Ali Yalçındağ’ın Damat Albayrak’ı da “cc”leyerek Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan’la gerçekleştirdiği iddiasıyla ortalığa saçılan elektronik posta metinlerini sonuna kadar okumayı içim kaldırmadı.

Acaba “Kedidir Kedi” mi diye düşünmeye zorladım kendimi, yok, kesmedi.

Sonra “FETÖ’dür FETÖ” diye daha güncel ve revaçta bir hedef üzerinden içimi ferahlatmaya, midemi bastırmaya çalıştım, o da yetmedi.

Ardından Aydın Doğan’ın damadı Yalçındağ’ın iddiaları yalanlama yolunda Cumhuriyet’e verdiği beyanatı okudum. Suikast, komplo falan diyor, ama söylediklerinin bütününe bakınca ikna olmaktan çok endişeyi daha da artıran bir “titreklik” hissettim açıklamalarında.

Her neyse, zamanla ne olduğu, olmadığı netleşecektir.

Ama eğer doğruysa?!..

***

Eğer doğruysa, bir: Bu, Erdoğan Demirören’in Tayyip Erdoğan’la yaptığı telefon konuşmasıyla önümüze serilenlerden sonra AKP döneminde iktidar-medya ilişkilerinin rezil seyir çizgisinin “pik” yaptığı ikinci nokta olarak değerlendirilebilir.

İlk “pik” noktası, neredeyse 60 yıllık işadamlığı tecrübesine sahip sermayedar Erdoğan Demirören’in Milliyet’in patronluğuyla başlayan medya macerasının “İktidar” karşısında ağlayarak açılışına şahit olduğumuz sahneydi.

Milliyet’in eski patronu, Doğan Yayın Holding Onursal Başkanı Aydın Doğan ise medya sektöründe 40 yıla merdiven dayamış macerasının yakın döneminde “İktidar”la ilişkisinde yanlış ata oynadıktan sonra hanidir yaşadıkları karşısında ağlamadı, hatta direnebildiği kadar direndi.

Ama denilebilir ki “İktidar”, onu da ağlamaktan beter etti.

Ve bunu, yine eğer doğruysa, şimdi önümüze RedHack marifetiyle saçılmış malzemeden gayet iyi çıkarsıyoruz.

Muharrem İnce’nin de doğruladığı (demek ki her şey bütünüyle uydurma değil) bir “Ziyaret”ten bahsedilen e-postada Yalçındağ, İnce’nin birtakım taleplerine şöyle karşılık verdiğini belirtiyor:

“Medyanın siyasete karışmasının doğru olmayacağını, siyaseti yönetmeye kalktığımız için çok prestij kaybettiğimizi söyledim.”

Doğan Grubu’nun Türkiye’de özellikle AKP-öncesi yürürlükteki iktidar mekanizmasına ilişik konumu hatırlandığında cümlenin (“siyaseti yönetme”yle ilgili) ikinci kısmını kimsenin yadırgayacağını sanmıyorum.

Cümlenin birinci kısmının ise e-postaların bütününe bakıldığında, medyanın siyasete karışmasının doğru olmadığı ifadesi ötesinde “siyasetin medyaya dibine kadar karışmasının doğru olduğu” şeklinde bir eklemeye ihtiyaç duyduğunu düşünüyorum!..

***

Eğer doğruysa, iki, gazetecilikte tecrübe abidesi bir dostumuzla bağlantılı olarak “elde var hüzün” deme vaktidir.

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Milli eğitim ve laiklik (2) 22 Kasım 2024 | 75 Okunma Milli eğitim ve laiklik (1) 21 Kasım 2024 | 223 Okunma Topyekûn saldırıya karşı topyekûn direniş! 19 Kasım 2024 | 297 Okunma Devlet çöktüğünde! 17 Kasım 2024 | 132 Okunma Demokratik örgütlü direniş (3) 15 Kasım 2024 | 87 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar