‘Birlik ve beraberlik’
Ben çok zor, ama gerçekten çok zor yazı yazan bir insanım... Neyi yazacağıma, nasıl yazacağıma sancılı bir süreçten sonra zar zor karar veririm... Kimi zaman yazı bittikten sonra, konuyu ya da konuyu...
Ben çok zor, ama gerçekten çok zor yazı yazan bir insanım...
Neyi yazacağıma, nasıl yazacağıma sancılı bir süreçten sonra zar zor karar veririm...
Kimi zaman yazı bittikten sonra, konuyu ya da konuyu ele alış biçimimi beğenmediğim için, tümünü siler, bambaşka bir yazıya başlarım.
Konuyu ve nasıl ele alacağımı belirledikten sonra bilgisayarın başına oturduğumda önce, içimden geldiği gibi serbestçe yazarım.
Sonra o ilk müsveddenin üzerinden en az on-on beş kez geçer, onu düzeltir, fazlalıkları atar, kısaltır, ifadeleri netleştiririm.
Bu yeniden okuma ve düzeltme işini, araya zaman ve başka işler koyarak yaparım ki, yazıyı tekrar okuduğumda, eksiklerim, hatalarım hemen gözüme çarpsın.
Uzun lafın kısası, sizin kimi zaman sadece başlığına bakıp geçtiğiniz, kimi zamansa birkaç dakika içinde okuyup bitirdiğiniz bir köşe yazısını ben saatlerce ve hatta kimi zaman günlerce uğraşarak yazarım.
Son zamanlarda medya ve özellikle de Cumhuriyet gazetesi üzerindeki baskıların bu sancılı yazı yazma sürecini tam bir işkenceye dönüştürdüğünü tahmin edebilirsiniz.
Bu yazıyı da üç kez yazdım, bitirdim, sildim, dördüncü kez yenidenyazıyorum...
İlk metinde, “Birlik ve Beraberlik” isteyen devlet büyüklerimizin ve onların medyadaki tetikçilerinin çeşitli etnik, dinsel, siyasal, kültürel, meslekî gruplar için söyledikleri sözleri alıntılıyordum...
Sonra da “Bu sözleri söyleyenler, topluma böylesine kin ve nefret dolusöylemlerle seslenenler, nasıl bir birlik ve beraberlik umut edebilirler” diye soruyordum.