Depremin anımsattıkları: Zulüm ve ölüm
Tam yazıya oturmuştum ki, oldukça şiddetli bir depremle sarsıldık. Yazımın konusu “Otoriter Kişilik ve Otoriter Yönetimlerin Çıkmazı” idi. Deprem, 15 yaşımdayken yaşadığım ağabeyimin...
Tam yazıya oturmuştum ki, oldukça şiddetli bir depremle sarsıldık.
Yazımın konusu “Otoriter Kişilik ve Otoriter Yönetimlerin Çıkmazı” idi.
Deprem, 15 yaşımdayken yaşadığım ağabeyimin ölümünden sonra kişiliğimin, kimliğimin bir parçası olan ve daima birlikte yaşadığım “ölümlülük” duygusunu yeniden tetikledi.
***
Yazımın anafikri, “Otoriter Kişilik ve Otoriter Yönetimlerin çıkmazı: Güçlerini kaybettikçe zulümlerini artırmalarıdır” biçimindeydi.
Bu konuyu pazar gününe erteleyerek “Depremin Tetiklediği Ölümlülük Duygusu ve Zulüm Üzerine Düşünceler” yazmaya karar verdim.
***
Herkesin cenazelerden veya mezarlıklardan dönerken aklına gelen “Şu ölümlü dünya”, “Benim ne kadar vaktim kaldı ki”, “Şu yalan dünya”, “Sevdiklerimi aramalıyım”, “Ailemle yeterince vakit geçirmiyorum galiba”, “Yalınayak çimenlerde yürümek istiyorum”, “Bu kadar zulüm niye”, “Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmamış, size, bize mi kalacak” biçimindeki düşünceler, zaten kimliğimin, zihnimin ve yüreğimin bir parçası olduklarından, gerçekten ölüme yaklaştığım şu günlerde beni iyice sardı, sarmaladı.
***