Ecevit’le Tarabya’da: DSP ile umut - 14

(Anı, olay ve çözümleme karışımı oldukları için, bu diziyi, net ve kısa cümleli köşe yazılarım gibi değil, bir roman üslubuyla, uzun ve karmaşık cümlelerle yazıyorum. Bazen de simgesel...

(Anı, olay ve çözümleme karışımı oldukları için, bu diziyi, net ve kısa cümleli köşe yazılarım gibi değil, bir roman üslubuyla, uzun ve karmaşık cümlelerle yazıyorum. Bazen de simgesel ifadeler kullanıyorum; “ABD’nin adayı Özal” gibi. Biraz dikkat rica ederim!)
Beni ilk kez, araya sekreter koymadan telefonla doğrudan arayan lider Bülent Ecevit’tir.
O nedenle, 1980’li yılların ortalarında, 12 Eylül Askeri Darbesi’nin beni (üstelik de sakal baskısı maskaralığıyla) savurduğu Hürriyet’te çalışırken, ısrarla çalan telefonu açtığımda karşımda Bülent Bey’in “Emre Bey size ulaşmak ne kadar da zormuş” diyen sesini duyunca doğrusu pek de şaşırmamıştım.
(Aslında bana ulaşmak hiç de zor değildi ama, Bülent Bey direkt numarayı bilmediği, gazetenin santralından aradığı için ulaşması uzun sürmüştü.)
Rahşan Hanım’la birlikte İstanbul’a geleceğini, benimle de görüşmek istediğini söyledi; Tarabya Oteli’nde buluşmak üzere sözleştik.

***

12 Eylül 1980 Askeri Darbesi bütün Demokratik oluşumlarla birlikte elbette sol siyasetin üzerinden de buldozerle geçmiş ve en büyük oy potansiyelini temsil ettiği için, özellikle CHP’yi düşman bellemişti.
Benim Ecevit’le yakınlığımı bilen Hacettepe’deki askerci doktor arkadaşlarımın bana “Bu devirde Komünist ol, Sosyal Demokrat olma” diye takıldıklarını anımsıyorum.
Askerlerin Başbakan Müsteşarlığını yapmış olan Necdet Calp, MGK tarafından, demokratik solu derleyip toparlamak için kurdurulan Halkçı Parti’nin Genel Başkanlığı’na uygun görülmüştü.
Bu açıdan CHP’nin oylarını toplamaya aday olarak tabandan kurulan ve başına İsmet İnönü’nün oğlu Prof. Erdal İnönü’nün geçirildiği SODEP, MGK’nin baş düşmanı idi.
Askerler yine bir emekli generali, Turgut Sunalp’ı da orta sağın yani Adalet Partisi’nin mirasına sahip çıkmakla görevlendirmişlerdi.
1980 darbesinden sonra, Milli Güvenlik Konseyi MGK’nin kapattığı eski partiler yerine kurulan yeni partilerle baskı altında yapılan ve ABD’nin adayı Turgut Özal’ın, MGK’nin adayı Turgut Sunalp’a karşı kazandığı, denetimli 1983 seçimlerinde, CHP’nin oylarını toparlamak için eski CHP’liler tarafından kurulan SODEP’in Genel Başkanı Erdal İnönü, CHP mirasına Necdet Calp’ın Halkçı Parti’si aracılığıyla el koymak isteyen MGK yani Evren ve arkadaşları tarafından yasaklanmış, böylece parti büyük bir darbe yemişti.
Seçimlerden bir süre sonra 12 Eylülcülerin Genel Başkan yaptıkları Necdet Calp’ın yerine Halkçı Parti’nin başına Aydın Güven Gürkan seçilince, soldaki dağınıklığı önlemek, CHP’nin mirasını sürdürmek için iki parti birleşmek kararı almışlardı. Nitekim kısa bir süre sonra SODEP ile Halkçı Parti, Aydın Güven Gürkan’ın büyük bir özverisi ve bilgece tavrı ile, Erdal İnönü’nün genel başkanlığında SHP adı altında birleşip CHP geleneğine sahip çıktılar.

***

İşte tam bu oluşumlar sırasında, solda siyaset yapmak isteyen ama CHP defterini (dünkü yazımda belirttiğim nedenlerle) kapatmış olan ve ayrıca eski liderlerle birlikte MGK tarafından siyaset yapması yasaklı bulunan Ecevit de harekete geçmişti.
Tarabya’daki konuşmamızda, Bülent Bey, Türkiye’deki Demokrasi’nin büyük bir tehlike altında olduğunu, 1982 Anayasası ile yaratılan Anti Demokratik yapının ancak Demokratik Sol siyasetin geniş kitlelere mal edilebilmesiyle aşılabileceğini, mevcut sol siyasal yapının ise bölünmüş ve dağınık bir görünüm sergilediğini ve böyle bir bilinçlendirme görevini yerine getiremeyeceğini söyledi.
Rahşan Hanım’la birlikte yeni bir parti kurma girişiminde bulunacağı anlaşılıyordu.
Üstü kapalı olarak benim de böyle bir girişim içinde yer alıp almayacağımı sorguladı.
Ben de Türkiye hakkında yaptığı bütün tespitlere katıldığımı, sol hakkındaki eleştirilerinin de haklı olduğunu, ama zaten dağınık olan sol siyaset içinde yeni bir parti kurmanın bu dağınıklığı toparlamak yerine arttıracağını düşündüğümü belirterek, onun üstü kapalı bir biçimde sorduğu soruya, yine üstü kapalı bir biçimde ve elbette çok saygılı olarak olumsuz bir yanıt verdim.

***

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Milli eğitim ve laiklik (2) 22 Kasım 2024 | 71 Okunma Milli eğitim ve laiklik (1) 21 Kasım 2024 | 222 Okunma Topyekûn saldırıya karşı topyekûn direniş! 19 Kasım 2024 | 297 Okunma Devlet çöktüğünde! 17 Kasım 2024 | 132 Okunma Demokratik örgütlü direniş (3) 15 Kasım 2024 | 87 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar