Erdal İnönü ile bir akşam yemeği
Dün Cumhuriyet’in 93’üncü yılını kutladık. Bu vesile ile gerçek bir “Cumhuriyet Çocuğu” ile, Erdal İnönü ile olan bir anımı anlatmak istiyorum. Erdal...
Dün Cumhuriyet’in 93’üncü yılını kutladık.
Bu vesile ile gerçek bir “Cumhuriyet Çocuğu” ile, Erdal İnönü ile olan bir anımı anlatmak istiyorum.
Erdal İnönü gerçekten müstesna bir insandı:
Sadece bilgi ve kültür bakımından değil, hümanist değerler açısından da eşi bulunmaz biriydi.
Şimdiye kadar, tanıdığım bütün politikacı ve (çift L ile) entellektüeller arasında, demokrasiyi onun kadar özümlemiş, içselleştirmiş hiç kimseyle karşılaşmadım diyebilirim.
***
Son derece geniş ve derin bir felsefe ve edebiyat kültürü vardı...
Bu zenginliğini ilk fark ettiğimde çok şaşırmış “Bir Fizik Profesörü, felsefe ve edebiyat konularında nasıl bu kadar bilgili olabilir” demiştim...
Sonradan, çocukluğumda okumuş olmakla övündüğüm beyaz karton ciltli Milli Eğitim Bakanlığı’nın kısaca “Klasikler” dediğimiz, “Dünya Edebiyatı’ndan Tercümeler” serisini Türkiye’ye armağan eden Cumhurbaşkanı’nın oğlu olduğunu anımsayıp kendi kendime gülmüştüm.
***
Kültür Bakanlığı Müsteşarlığımdan önce de sonra da, ailecek buluştuğumuz zamanlarda, günlük politikadan hemen hemen hiç söz etmezdik.
Küçük grubumuzun çekirdeğini Sevinç ve Erdal İnönü, Duygu ve Uğur Büke, Nuran ve Tosun Terzioğlu, Güldal ve Korel Göymen, Güven ve Yiğit Gülöksüz, Ülkü Ergun, Sevil Paçalıoğlu, Rabia ve Vecdi Çapa oluşturuyordu.
Sevil ve Uğur Mengenecioğlu, Nazlı ve Hayri İnönü, Tülin ve Suha Umar da sık sık bu gruba katılanlar arasındaydı.
Sevinç Hanım’ın girişkenliğiyle, bayramlarda ve yılbaşlarından buluşur küçük seyahatler yapardık.
Buluşmanın ilk akşam yemeğinde açış konuşmasını benim yapmam bir gelenek halini almıştı; bu konuşmalarımda genellikle siyasetten çok, grubun içindeki ailevi ve kişisel ilişkilere, olaylara, vurgu yapardım.