İkinci Silivri süreci
Birinci Silivri Trajedisi, AKP ve Cemaat tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve muhalif (özellikle Atatürkçü ve laik) aydınlara ve eğitimcilere karşı...
Birinci Silivri Trajedisi, AKP ve Cemaat tarafından Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve muhalif (özellikle Atatürkçü ve laik) aydınlara ve eğitimcilere karşı planlanmıştı.
Temelinde “Darbecilik” suçlaması yatıyordu.
Kendilerine, hiç de öyle olmadıkları halde, eski solcu diyen ve aslında bir bölümü tescilli darbeci olan kalemler...
Kendilerine, yine öyle olmadıkları halde, “liberal” diyen kalemler...
Bu operasyona, adeta “ölümüne” destek verdiler:
Sahte belgeler yayımladılar...
Manşetler attılar...
Yorumlar yaptılar...
“Türkiye bağırsaklarını temizliyor” dediler...
“Hani darbe girişimi, nerde?” diye soranlara:
“Bugüne kadar ordunun yaptığı darbeler, bugünkü suçlamalar için yeterli karinedir”dediler.
Birbirini hayatında görmemiş, hiçbiri ötekini tanımayan insanlardan sahte çete şemaları oluşturdular.
Hastalananlar, intihar edenler, ölenler oldu bu süreç içinde...
Bütün bunlara gözlerini, kulaklarını, vicdanlarını kapattılar!
Üniversite rektörlerini, profesörleri, emekli kuvvet ve ordu komutanlarını, Genelkurmay başkanını bile emekli olunca, “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla hapse attılar.
Dönemin Başbakanı Erdoğan Silivri davalarının savcısı olduğunu söyledi...
Herkesi haksız ve hukuksuz olarak hapse atan, bugün tutuklanmamak için yurtdışına kaçmış olan ünlü savcı Zekeriya Öz’e, kendi zırhlı arabasını tahsis etti.
***
Ben o zamanlar televizyonda çok seyredilen “Yorum Farkı” programını yapıyordum...
Mehmet Barlas’ın karşı görüşüyle yapılan program, bu karşı görüşe rağmen tahammül edilemeyip yayından kaldırılmadan önce, elimden geldiğince, dilim döndüğünce bu haksızlık ve hukuksuzluklara karşı çıktım.
Haksızlık ve hukuksuzlukların olağanlaşmaması ve tutuklulara “içeride”unutulmadıklarını anımsatmak için bu sütunda da her pazar Silivri için yazı yazdım.