İmamoğlu’nun ‘Adem’le imtihanı!
Başlıktaki “Adem”, “Âdem Peygamber”in adının söylenişindeki gibi uzun “” ile okunmuyor... “Ademi Merkeziyet” tamlamasındaki gibi kısa “A” ile okunuyor: “Adem”, Arapça...
Başlıktaki “Adem”, “Âdem Peygamber”in adının söylenişindeki gibi uzun “” ile okunmuyor...
“Ademi Merkeziyet” tamlamasındaki gibi kısa “A” ile okunuyor:
“Adem”, Arapça ve Osmanlıcada “Yokluk” demek.
Örneğin, “Ademi Merkeziyet” terimi “Merkeziyetçilik karşıtlığı”, “Merkezi Yönetim Yokluğu”, “Yerinden Yönetim” ilkesi anlamına gelir.
Örneğin, hekimlerin ve politikacıların kullandıkları “Ademi İktidar” deyişi, “İktidarsızlık” demek.
Aslında yazımın başlığını “İmamoğlu’nun Yoklukla Sınavı” koyacaktım.
Sonradan düşündüm, bizim Siyasal İslamcılar, eylem olarak muhaliflerini “ademe mahkûm etmeyi” yani “yok saymayı” pek severler...
Bu deyimi de “Onu ademe mahkûm edin” diye talimat olarak sık sık kullanırlar.
Kendi kendime:
“Benim yazılarımı nasıl olsa Türkçe sevenler okuyor. Hatta yeterince Öz Türkçe kullanmadığım için zaman zaman eleştiriyorlar bile. Bari biraz Osmanlıca, Siyasal İslamcıların kullandığı terimlerle bir başlık atayım da belki ilgilerini çeker, onlar da okurlar ve yararlanırlar” dedim.
***
İmamoğlu’nun ve Mansur’un Belediye Başkanlıklarını kazanmaları sıradan bir “Yerel Yönetim Seçimi Sonucu” değildir...
Hele İmamoğlu’nun 13 bin oyla kazandığı seçimin gasp edilip, bu kez 800 bin oyla yitirilmesi, hem de AKP’nin medyasını, yöneticilerini, müteahhitlerini, akrabayı taallukatını finanse eden İstanbul kaynaklarının kesilmesi, iktidarın kolay hazmedebileceği kayıplar olmamakla birlikte...
Bu seçimlerin asıl önemi, iktidarın artık sonunun geldiğini ilan etmesidir:
Çünkü hiçbir parti, üç büyük kenti kaybederek uzun süre iktidarını sürdüremez.
***
İmamoğlu’nun zaferini hazmedemeyenler, onun altını oymak, yönetimini engellemek isteyenler, bunu açıkça yaptıkları taktirde 16 milyonluk bir nüfusu cezalandırdıkları için 10 milyonluk bir seçmen kitlesini kızdıracakları ve karşılarına alacaklarını biliyorlar...
Dolayısıyla bunu “ayağı kırık sandalyeden düşürmek” gibi, “deprem toplantısına çağırmamak” gibi, hem birbirileriyle çelişen, hem de kendilerine puan ve oy kaybettiren yanlış ve çocukça yöntemlerle yapmaya çalışıyorlar.
Oysa unuttukları çok önemli bir gerçek (bir vakıa) var:
İmamoğlu bu seçimi, bu tür oyunlara ve onların arkasında yatan, öfke ve nefret söylemleriyle yürütülen ayrıştırma, düşmanlaştırma, bölme, siyasetine karşı...
Sevgi, saygı, anlayış, empati ve uzlaşmaya dayalı, birleştirici ve bütünleştirici bir strateji ile kazandı.
Dolayısıyla her kötü niyetli hamleyi, yapanların ayağına dolaştıran, onlara puan ve prestij kaybettiren bir soğukkanlılık, gerçekçilik, sevgi ve saygıya dayalı bir tavırla karşılıyor...
Ve karşısındakilerin tuzaklarına düşmeyerek, aynen bütün tuzakları boşa çıkaran Kemal Kılıçdaroğlu gibi, onları şaşırtarak, sürekli kazanıyor!
***