Kim, kime, neye düşman?
Sevgili okurlarım, ülke o hale geldi, kin ve nefret o kadar yaygınlaştı, olaylar, söylemler, eylemler o denli çığırından çıktı, hakaretler, saldırılar, suçlamalar, iftiralar, (en tepedekilerden en...
Sevgili okurlarım, ülke o hale geldi, kin ve nefret o kadar yaygınlaştı, olaylar, söylemler, eylemler o denli çığırından çıktı, hakaretler, saldırılar, suçlamalar, iftiralar, (en tepedekilerden en yakınınıza sızmış olanlara kadar) herkesin o denli olağan üslubu haline geldi ki...
İnsan bazen söyleyecek söz, yazacak kelime bulamıyor.
İşte, böyle zamanlarda sanat ve edebiyat imdada yetişiyor: Şairin bir dizesi, karikatüristin bir çizgisi, ressamın bir rengi, müzisyenin bir melodisi, duygu ve düşüncelerinizi çok daha iyi ifade ediyor.
***
Eleştirel sosyal medya paylaşımlarından dolayı çocukların evlerinin basıldığı, muhalif pankart açan öğrencilerin hapse atıldığı, STK üyesi akademisyenlerin sabahın köründe evlerinden gözaltına alındığı, siyasal eleştiri yapanların hem para hem de hapis cezalarına çarptırıldığı bir dönemde...
İktidarın “tam saha presi” yöntemiyle uyguladığı sansürle sesi soluğu kesilmiş olan medyada tek tük kalmış olan özgür adacıklardan, TELE 1 televizyonunda konuşmak ve Cumhuriyet gazetesinde yazmak...
Hem de söylediklerinizi ve yazdıklarınızı doğruluk ve dürüstlük ilkelerinden sapmadan, ömrünüz boyunca savunduğunuz demokrasi ve özgürlük ideallerine uygun olarak ifade etmek, üstelik bunu terbiye ve nezaket kuralları çerçevesinde yapmak:
Altında ağ olmadan tepede üçlü takla atan bir trapez sanatçısının sahip olduğu kadar üstün bir maharet ve cesaret gerektiren, tehlikeli, ama kendine saygı duyan bir toplumbilim öğrencisi, bir yazar için, kaçınılmaz bir ahlâkî/meslekî görev.
***
Bugün değerli okurlarıma salı gecesi TELE 1’de, Merdan Yanardağ’la birlikte yaptığımız “18 Dakika” adlı programdaki gibi, Nâzım Hikmet’in “DÜŞMAN” adlı şiiriyle seslenmek istiyorum:
Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Bursa’da havlucu Receb’e,
Karabük fabrikasında tesviyeci Hasan’a düşman,
fakir köylü Hatçe kadına,
ırgat Süleyman’a düşman,
sana düşman, bana düşman,
düşünen insana düşman,
vatan ki bu insanların evidir,
sevgilim, onlar vatana düşman...
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:
Çürüyen diş, dökülen et,
bir daha geri dönmemek üzere yıkı-lıp gidecekler,
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle,
işçi tulumuyla,
bu güzelim memlekette hürriyet.
***