Mehmet Haberal: Direnen umut
Bu yazının başlığı çift anlamlı: Hem Mehmet Haberal’ın kendisi “Direnen bir umut” simgesidir; yani umudunu hiç yitirmeden direnen, çalışan insanları simgeler... Hem de varlığıyla...
Bu yazının başlığı çift anlamlı:
Hem Mehmet Haberal’ın kendisi “Direnen bir umut” simgesidir; yani umudunu hiç yitirmeden direnen, çalışan insanları simgeler...
Hem de varlığıyla, çalışmasıyla, başarılarıyla, başka insanlara umut aşılar, “İçimizdeki umudun direncini” artırır.
***
Dün 18 Mart, Çanakkale zaferinin yıldönümüydü.
Çanakkale, Mustafa Kemal’i medya aracılığı ile kamuoyu önüne bir kahraman olarak ilk kez çıkartan zaferdir.
Bu öyle bir zaferdi ki, hem İngiliz ve Fransızların İstanbul’u zapt etmelerini engelledi, hem de Karadeniz’e çıkarak Çarlık Rusyası’na yardım etmelerine mani oldu.
Böylece Çarlık yönetimi zayıfladı, önce Menşeviklerin, sonra da Bolşeviklerin devrimi kolaylaştı.
Bu anlamda Çanakkale zaferi, Dünya Tarihi’ni belirleyen birkaç önemli askeri zaferden biridir.
***
Ben de 17 Mart’ta, yılmaz bir Atatürkçünün, her konuşmasında hayatının her anında Gazi Mustafa Kemal Atatürk ile yaşayan, her övüldüğünde, “Atatürk olmasaydı, bağımsız olmasaydı, Cumhuriyet olmasaydı, bu ülke olmasaydı biz de olamazdık” diyen bir yurtseverin konuğu olarak Başkent Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi öğrencilerinin düzenlediği bir sempozyumda “Cumhuriyet ve Atatürk” konulu bir konferans vermek üzere Kızılcahamam’a gittim.
Konferansımda, önce insanlık tarihini, toplumların evrimini anlattım ve sonra bu bağlamda Atatürk’ün bir Din/Tarım Toplumu olan Osmanlı İmparatorluğu üzerine kurduğu çağdaş Türkiye Cumhuriyeti’ni, bir bebeğe keman çalmasını öğretmek gibi mucizevî bir başarı diye vurguladım.
Sonra onlara Mehmet Haberal’ın gelişmekte olan bir toplumda, organ naklini neredeyse olanaksız kılan bir yasal ve kültürel yapıyı çok kısa bir zamanda değiştirmesinin ve dünyaya örnek olmasının da, tıbbî ve cerrahî başarılarını dahî aşan, mucizevî bir toplumbilimsel olay olduğunu anlattım.
***