MHP içindeki kavga ve Erdoğan
AKP, yargıyı siyasal iktidarın emrine vererek rejimi sakatladığı 2010 referandumunda, gücünün zirvesine yüzde 58 ile erişti. O zamandan beri de Erdoğan’ın hedefinde bu oran var. Üstelik tarihsel olarak bu oran...
AKP, yargıyı siyasal iktidarın emrine vererek rejimi sakatladığı 2010 referandumunda, gücünün zirvesine yüzde 58 ile erişti.
O zamandan beri de Erdoğan’ın hedefinde bu oran var.
Üstelik tarihsel olarak bu oran Menderes’in 1954 seçimlerinde aldığı oya da eşit...
Yani bir anlamda, sağ çizgideki siyasal mirasın doruk noktasına işaret ediyor.
***
Erdoğan’ın propagandada aktif rol alıp televizyonlarda adeta herkesi bunalttığı ve bıktırdığı 7 Haziran 2015 seçimlerinde AKP yüzde 40’a kadar düştü.
Fakat, bombalar, PKK’nin ve IŞİD’in tırmanan eylemleri, baskılar ve MHP’nin rejimi Erdoğan’a endeksleyen desteği ile 1 Kasım’da yine yüzde 49’a yükseldi.
Buna MHP’nin 7 Haziran’da yüzde 16 iken, 1 Kasım’da yüzde 12’ye düşen oyundan alabileceklerini de eklerseniz, Erdoğan’ın beklentisinin hiç de gerçekdışı olmadığını görürsünüz.
***
Kritik soru şu:
Erdoğan, çeşitli propaganda, manevra ve baskı yöntemleriyle içine alarak erittiği orta sağ gibi, milliyetçi sağı da partisi içinde konsolide edebilir mi?
Aslında Türkiye’nin siyasal tarihinde milliyetçi sağ ile dinci sağ ittifakı, “Türk-İslam sentezi” adıyla, hep gündemde olan ve zaman zaman da siyaseti belirleyecek güce erişmiş bir yakınlığı temsil eder.
AKP’nin şimdiye kadar MHP’nin temsil ettiği milliyetçi sağı içine alamamasının temel nedeni “Barış Süreci” veya “Çözüm Süreci” adı altında PKK ile yürüttüğü müzakerelerdi.
Erdoğan, Başkanlık rejimi için, kendi oylarına ek olarak HDP oylarına güveniyordu... Bu nedenle de, MHP’yi yabancılaştırmak bahasına PKK ile görüşmeleri sürdürüyordu.
Ne zaman ki HDP, “Seni başkan yaptırmayacağız” dedi, o zaman hem müzakere masasını devirdi, hem de HDP’yi hain ve terörist ilan etti.
İşte, 7 Haziran ile 1 Kasım arasında, MHP’den 4 puanı alıp AKP’ye veren temel politika farkı budur!