Seküler hilafet (1)
Cumhuriyet yazarı Emre Kongar bu hafta 'Seküler hilafet (1)' başlıklı yazısını kaleme aldı.
Prof. Naciye Selin Şenocak, 2015 yılında bir konuşma yapmış ve Türkiye için, “Seküler Hilafet” adı altında, Birleşmiş Milletler benzeri bir kurum önermişti.
Bu konuşması, Hilafet sloganlarının atıldığı son Gazze mitinginden sonra yeniden gündeme geldi.
Ben dahil pek çok kişi bu “seküler Hilafet” kavramının bir oksimoron, yani “yaşayan ölü” gibi, zıt nitelikleri aynı objede birleştiren bir tanım olduğunu söyledi.
Bugün, Şenocak’ın orijinal konuşmasını yayımlayıp, irdeleyecektim.
Fakat bir savunma yayımladığını gördüm.
Kendisine haksızlık etmemek için, ilk konuşması kadar önemli yanlışlarla dolu olan bu savunmayı, birinci konuşmasının metninden önce yayımlamayı uygun buldum.
***
Şenocak, “Seküler Hilafet” kavramını yaptığı ilk konuşmasını şöyle savunmuş:
“Hilafet polemiği adı altında ülkenin gündemini değiştirerek halkımızı kin ve nefret söylemlerine itmek ve ayrıştırıp kışkırtmaya çalışan provokatör gruplar, 2015 yılında ‘Müslüman Ülkeler Birliği ve haklarının savunması’ konulu bir çalıştayda verdiğim bir demeci hâlâ kötü amaçlarla gündeme getirmektedir.
Hilafet konusu, halkımız arasında, İslam düşmanlığı körüklenerek provokatif biçimde bir algı operasyonu aparatı olarak gündeme getirilmektedir.
On sene önceki açıklamamda, hilafet kurumunun Türkiye’de yeniden yürürlüğe konulmasından değil Birleşmiş Milletler (BM), özellikle de BM Güvenlik Konseyi bünyesinde, Müslüman ülkelerin haklarını koruyacak ve temsil edecek yeni bir teşkilattan, Müslüman Ülkeler Birliği’nden bahsediyorum.
Öncelikle bilinmelidir ki ‘Hilafet makamı’ tüzel kişilik olarak Allah’ı (cc) ya da İslamı temsil eden bir makam değil, Müslümanları temsil eden seküler bir kurum yani sosyolojik bir yapıdır. Bu makam dünyevi işlerle uğraşır ve Müslümanların çıkarları ve haklarını korur.
Halen sekülarizm ve laisizm arasındaki etimolojik kavram farklılıklarını bilmeyen şahıslar, bilinçli biçimde kışkırtıcı amaçlarla dezenformasyon yapmaktadırlar.
Sekülarizm, toplumsal hayatta uhrevi ve diğer dini ruhani meselelerden ziyade dünya hayatına odaklanılması yönündeki fikir ve akımdır. TDK sözlüğünde açıkça bu kavramlar açıklanmaktadır.
Hilafet şeriat değildir, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi hükümete bağlı kurumdur. Yani alternatif bir devlet yönetim sistemi, Türkiye Cumhuriyeti’ne bir alternatif veya saltanat değildir.
Bu konuda bilgisizce ironi yapanlara, tehditkâr açıklamalar veya sosyal medyadaki dezenformasyondan ziyade hukuki kaynakları ve Prof. Dr. Özden Zeynep Oktav Hocamızın akademik çalışmalarını okumalarını öneririm.