Şerefli medya
Cumhuriyet Gazetesi Yazarı Emre Kongar'ın bugünkü (20.10.2022)''Şerefli medya'' başlıklı yazısı.
Türk Dil Kurumu, “Şeref” için şu tanımları yapmış:
1. Başkasının, birine gösterdiği saygının dayandığı kişisel değer, onur.
2. Toplumca benimsenmiş iyi şöhret.
Şeref ya da onur sözcükleri aslında saygıya dayanır...
Başkalarının veya toplumun bir kişiye ya da bir kuruma bakışını belirler...
Saygı ve güven ifade eder...
Bütün bu nedenlerle de “Bir insanın ya da bir kurumun erişebileceği en yüce makam olan güvenilirlik” temeline dayalıdır.
Şeref ya da onur zaman içinde çok zor kazanılır ama çok kolay kaybedilir:
Bir insanın ya da bir kurumun bütün hayatı boyunca yaptığı söylem ve eylemler onun şerefini/onurunu oluşturur...
Ama tek bir tutarsızlığı, tek bir korkaklığı, tek bir suskunluğu ya da eylemsizliği, bu şerefi/onuru bir anda zedeler veya yok eder.
Hele bu tutarsızlık veya korkaklık, para, makam, mansıp gibi çıkarlar için yapılmışsa şerefsizlik çok daha keskin biçimde görülür!
Ben “Şeref” sözcüğü ile birlikte “Haysiyet” kelimesini de kullanmayı severim:
Genellikle “Sandık başında, oy kullanırken kişiliğinize, şerefinize ve haysiyetinize sahip çıkınız” gibi cümleler kurarım.
TDK, “Haysiyet” sözcüğünü şöyle tanımlıyor:
1. Değer, saygınlık, itibar.
2. Özsaygı.
Görüldüğü gibi “Şeref” başkalarının sizin hakkınızdaki düşüncesine bağlıyken, “Haysiyet” sizin kendi şerefiniz hakkındaki yargınızdır.
Şerefsiz insan ya da kurum genellikle haysiyetsizdir de...
Çünkü her insan ya da kurum, şerefini/onurunu yitirmesine yol açan söylem ve eylemlerinin anlamını ve bunların sonuçlarını bilir ve bunlara katlanmayı göze aldığı için bunları söyler ve yapar!