Sokak ve yargı: Dün, bugün, yarın ve öbür gün
Türkiye’nin yaşayarak öğrendiği Faşizm böyle bir şeydir işte: Kendi halinde, yaşam kavgası vermekle meşgul olan sokak, iktidar desteğiyle örgütlenen lûmpenler yoluyla bir baskı ve ceza aracı...
Türkiye’nin yaşayarak öğrendiği Faşizm böyle bir şeydir işte:
Kendi halinde, yaşam kavgası vermekle meşgul olan sokak, iktidar desteğiyle örgütlenen lûmpenler yoluyla bir baskı ve ceza aracı haline getirilir....
Adalet dağıtması, vatandaşı devlete karşı koruması gereken bağımsız ve tarafsız yargı, özel düzenlemelerle iktidarın emir kulu yapılır.
Ve Faşizmin sopası işlemeye başlar:
Sokak, söver, döver, öldürür...
Yargı, sokağa destek verir, malına el koyar, hapse atar...
Güvenlik güçleri de sokağın ve yargının hızlı davranamadığı veya yetersiz kaldığı hallerde devreye girer ve onların bu işlevlerini yerine getirmelerine, “devlet adına kullandığı şiddet yöntemleriyle” yardımcı olur!
***
Faşizmi toplumun kılcal damarlarına kadar yayan bu pratik için kullanılacak olan siyasal ve ideolojik gerekçelendirme de hazırdır:
Sokağın adı “Halkın hassasiyeti”...
Yargının adı da “Terörle mücadele”...
***
Bugünlerde bu modelin somut belirtilerini yaşıyoruz:
Cihangir/Firuzağa’daki plakçı-kafeye yapılan baskın, Baltalimanı Parkı’ndaki saldırı, örgütlü sokağın kamuoyuna yansıyan yönleridir.
İktidarın hazırladığı, yüksek yargıyı düzenleyecek olan Yargıtay ve Danıştay yasası ile iş hayatını düzenleyen Kayyım yasası ise artık her türlü yaşam ve mülkiyet güvencesini yok eden uygulamalardır.
Kayyım yasası ile artık her türlü mülkiyete el konulabilecek...
Yargıtay-Danıştay yasasıyla da, yargıda adalet aramak artık iktidarın merhametine bırakılmış olacak...
Bütün bunların üstüne de, mevcut siyasal iktidarın sürekliliğini sağlayacak olan anayasa ve seçim sistemi değişiklikleri gündemde!