Türk devrimi ve demokratik paradigmalar-20/2 Sonuç-2
Bugün yine bir pazar... Yine haksız ve hukuksuz biçimde içeri atılan yazar ve gazeteciler dört duvar arasında... Onların içeride olmasının, Türkiye’nin Demokratik, Laik, Sosyal ve Hukuk Devleti modelinden sapmasına...
Bugün yine bir pazar...
Yine haksız ve hukuksuz biçimde içeri atılan yazar ve gazeteciler dört duvar arasında...
Onların içeride olmasının, Türkiye’nin Demokratik, Laik, Sosyal ve Hukuk Devleti modelinden sapmasına bağlı olduğunu...
Bu sorunun çözümünün, Demokratik bir Hukuk Devleti yapısı içinde, siyasal iktidardan bağımsız bir adalet mekanizmasının kurulması ve işletilmesinde yattığını unutmayalım.
Bu yazı dizisi zaten bu gerekliliği vurgulamak için yazıldı.
***
Aslanbay’ın Avcıoğlu-Küçükömer arasındaki karşıtlık üzerine kurduğu paradigma aslında benim “Devletçi-Seçkinciler” ile “Gelenekçi-Liberaller” arasındaki karşıtlık üzerine kurduğum paradigmaya çok benzer nitelikler taşıyordu.
Ben buna benzer bir başka paradigmayı, edebiyatımızdaki akımları çözümlerken, adını Kemal Tahir’den esinlenerek verdiğim Osmanlıcı/Dinci/Muhafazakâr “Tahirîler” ve Sabahattin Eyüboğlu’na gönderme yaparak isimlendirdiğim Anadolucu/Aydınlanmacı/ Atatürkçü “Eyyubiler” karşıtlığı biçiminde de yapmıştım.
Bu açılardan, asıl karşıtlığın, nihai hedefler bakımından, Atatürkçülük ve Demokratlık ile Dinci Feodal Otoriter Demagogluk arasında olduğunu düşünüyorum.
Aslanbay’ın yanıtında vurguladığı gibi, Avcıoğlu, Atatürkçü çizgide haklı gibi görülebilir ama 1970’lerin sonuna doğru Türkiye’de artık filizlenmiş olan çağdaş sınıflı toplum açısından, 1920’ler, 30...