Umudun tükenişi 10: İki 12 Eylül

Terörü ve ekonomik yıkımı önlemek umuduyla, 1977 seçimlerinden sonra, transferlerle ve koalisyon olarak iktidara gelen Ecevit, ne yazık ki her iki konuda da başarılı olamadı. Bir yandan terör tırmanır, ülkenin...

Terörü ve ekonomik yıkımı önlemek umuduyla, 1977 seçimlerinden sonra, transferlerle ve koalisyon olarak iktidara gelen Ecevit, ne yazık ki her iki konuda da başarılı olamadı.
Bir yandan terör tırmanır, ülkenin Bedrettin Cömert, Abdi İpekçi gibi en seçkin aydınları faşist katillerce öldürülürken, öte yandan dünyadaki petrol krizinin de etkisiyle, benzin, tüp gaz ve margarin kıtlığı ülkeye hâkim olmuştu.
1979 yılı Ekim ayında yapılan ara seçimlerde büyük oy kaybına uğradığını gören Ecevit, hükümetin istifasını Korutürk’e verdi.
Yeni hükümeti Demirel, dışardan MSP ve MHP’nin desteğiyle, azınlık kabinesi olarak kurdu.
Bu hükümet ünlü 24 Ocak 1980 ekonomik kararlarıyla IMF’nin emrine girdi, büyük bir devalüasyon yaptı, dolar 47 liradan 70 liraya çıktı, ama ne ekonomik sorunlar çözülebildi, ne de terör hız kesti.
Zaten terörün asıl kaynakları, Milliyetçi Cephe hükümetleri zamanında, devletin içine sızmıştı.

***

Sosyal Demokrat Ecevit iktidarının da başarısızlığından sonra, siyasal yelpaze yeni seçenekler üretmekte yetersiz kalmış, ordu Korutürk’e bir uyarı mektubu vermişti.
Sonunda Amerika Birleşik Devletleri’nin de desteğiyle, Kenan Evren 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’ni yaptı.
Bu darbenin en önemli iki dış politika sonucu, Evren’nin, NATO’ya dönmek isteyen Yunanistan’a vetoyu kaldırması ve Kıbrıs’ın Avrupa Birliği üyesi olarak kabul edilmesiyle Ada’da önerilen çözümün olanaksızlaşması oldu.
Darbenin en önemli üç iç sonucu ise, her türlü demokratik ve sol oluşumların bastırılması, Fethullah Gülen Cemaatiyle işbirliği halinde Anayasa’ya zorunlu din derslerinin konularak toplumun din ekseninde yeniden yapılandırılması ve Kürt kimliğinin tümüyle ezilip reddedilerek PKK terör örgütünün sahneye çıkarılması oldu.
Bütün bu süreç, 1982 Anayasası ve Evren’in başkan seçilmesi ile meşrulaştırıldı. Her iki karar da, baskı altında yapılan bir halkoylamasında yüzde 92 ile kabul edilmişti. (Ki sonradan bu halkoylaması da gayrimeşru ilan edildi.)

***

Bütün bu yanlışlar Atatürkçülük adı altında yapıldığı, Ali Sirmen’in deyimiyle, Kenanizm, Kemalizm diye yutturulduğu için, toplumda Atatürk’e ve Atatürk Devrimlerine karşı bir tepki de oluştu...
Bu tepki:
Kökleri Cumhuriyet’in kuruluşunda Terakkiperver Fırka’ya kadar giden “dinciler” ile, teorik temelleri İdris Küçükömer tarafından atılan “Liberal Solcuların” ittifakını...
Ve askerlerden sonra, ABD’nin desteğiyle iktidara getirilen Özal döneminde ortaya çıkan, “İkinci Cumhuriyetçilik” denilen akımı doğurdu.
Dinci/Liberal Solcu ittifakı ve İkinci Cumhuriyetçi akım, el ele “İkinci 12 Eylül Felaketi”ne yol açtılar:
2010 yılında yaşanan, yargıyı siyasal iktidarın emrine veren “İkinci 12 Eylül Halkoylaması Felaketi”, işte bu sürecin bir sonucuydu.

***

YAZININ DEVAMI
ÇOK OKUNAN YAZARLAR
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Milli eğitim ve laiklik (2) 22 Kasım 2024 | 71 Okunma Milli eğitim ve laiklik (1) 21 Kasım 2024 | 222 Okunma Topyekûn saldırıya karşı topyekûn direniş! 19 Kasım 2024 | 297 Okunma Devlet çöktüğünde! 17 Kasım 2024 | 132 Okunma Demokratik örgütlü direniş (3) 15 Kasım 2024 | 87 Okunma
TÜM YAZILARI
Yorumlar