Unutamadıklarım
Güncelin ilham ettiği anılara devam! Hacettepe Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi’nin Hacettepe Üniversitesi’ne dönüştürülmesi için kurduğum Sosyal Çalışma Yüksek...
Güncelin ilham ettiği anılara devam!
Hacettepe Tıp ve Sağlık Bilimleri Fakültesi’nin Hacettepe Üniversitesi’ne dönüştürülmesi için kurduğum Sosyal Çalışma Yüksek Okulu’nu...
Hacettepe, Üniversite olduktan sonra bu Yüksek Okulu, bir Üniversite Bölümü haline dönüştürdüğümü...
Öğrencilerle birlikte, çok sağlam ve çok içi dolu bir “Sosyal ve Beşeri Bilimler Eğitim Programı” hazırladığımızı, çok değerli ve başarılı mezunlar verdiğimizi...
İhsan Doğramacı’nın YÖK’ü, 1982 Anayasası’ndan önce kurduğunu...
Kurarken bana “İkinci adamı” olmamı önerdiğini...
Beni ikna etmek için “Ülkelere değil, insanlara inan, onlarla birlikte yükselirsin” dediğini...
Sınav kazanan değerli bir asistan arkadaşımızı (Şu anda Profesör) işe almam üzerine, bir öğretim üyemizin, beni ve bölümü, “Bölüme Komünistleri dolduruyorlar” diye ihbar etmesi bahane edilerek, YÖK tarafından Sosyal Çalışma Bölümü’nün kapatılmasını, öğretim kadrosunun ve öğrencilerin Keçiören’deki Sosyal Hizmetler Akademisi’ne sürülmesini; muhbir arkadaşımızın Karadeniz’de bir üniversiteye dekan atanmasını...
Kenan Evren’in anarşi ve terörden, (aslında anarşi ve terörün kurbanı olan) Üniversite’yi sorumlu tuttuğunu ve öğretim üyelerinin sakallarını kesmesini emrettiğini, emrinin yerine getirilip getirilmediğini denetlemek için, Üniversitelerin Senatolarıyla toplantılar yaptığını...
YÖK Yasası’nın yeni Anayasa taslağına, bu taslağı hazırlayan komisyonun başkanı olan Prof. Orhan Aldıkaçtı’nın karşı koymasına rağmen, monte edildiğini...
Bölümüm kapatıldıktan ve Keçiören’e sürüldükten sonra, sakalımı kesmem için yapılan baskıları...
Üniversite’de 1402’liklerin tasfiyesi başladığı anda, sakalımı kesmem gerektiğini yoksa görevden alınacağımı tebliğ etmek için beni makamına çağıran (eski arkadaşım) Rektör’e, “Siz öğretim üyelerinin haklarını yukarıya karşı savunmak durumundasınız, şimdi yukarının baskısını bana iletiyorsunuz, bu yaptığınız yanlıştır” dediğimde, “En yukardan takip ediliyorsun, emir geldi, yapacağım bir şey yok” diye yanıt verdiğini...
“Sakal benim eşimin egemenlik alanıdır, devletin değil” diyerek istifa edeceğimi belirttiğimi...
Bölümdeki 13 genç arkadaşımın eve gelip istifa etmemem için baskı yaptığını, onlara “Peki” dediğimi...
Aynanın karşısına geçtiğimde, “Devlet bizim hizmetkârımızdır, efendimiz değil” diye ders verdiğim öğrencilerimin karşısına çıkamayacağım için, sakalımı kesemediğimi...
Bu vesile ile, insanın neyi yapamayacağını keşfetmesi için o şeyi yapmaya karar vermesi gerektiğini öğrendiğimi...
On yıl sonra, Üniversite’den atılan ve “1402’lik” denilen öğretim üyelerinin hepsinin, benim gibi istifa edenler de dahil olmak üzere, kadro şartı aranmaksızın Üniversite’ye onurlarıyla geri dönmelerinin, yasayla sağlandığını...
Bugünlerdeki KHK’zedelerin 1980 Askeri Darbe dönemindeki 1402’likleri andırdığını, ama sayılarının onlardan çok daha fazla olduğunu ve bir