Yargıcın vicdanı
Tarih, siyasal baskı karşısında, gerçekleri inkâr eden, hukuktan, adalettensapan insanlarla doludur! Bu insanların arasında elbette yazarlar, düşünürler, sanatçılar, hukukçular, din adamları...
Tarih, siyasal baskı karşısında, gerçekleri inkâr eden, hukuktan, adalettensapan insanlarla doludur!
Bu insanların arasında elbette yazarlar, düşünürler, sanatçılar, hukukçular, din adamları, yargıçlar ve savcılar da vardır.
Ama her birinin, hukuka, adalete ve gerçeklere gözlerini kapaması aynı sonucu vermez:
Örneğin, bir yargıcın, bir savcının hukuktan, adaletten, gerçeklerden kopması, sapması, bir yazarınkinden çok daha zararlıdır; çünkü başka insanların haklarını, özgürlüklerini zedeler, üstelik toplum düzenini de berhava eder:
Gerçeklere dayalı olan hukuk ve adalet, bir devletin, bir toplumun ve o toplum içindeki özgür ve haysiyetli bireylerin var olabilmesi için ön koşul değil midir?
***
Demokratik rejimlerin, cumhuriyetlerin en önemli özelliği, bireyleri, kralın, padişahın, çarın, sultanın, kulları, köleleri olmaktan çıkarıp özgür vatandaşlar haline getirmek değil midir?
Osmanlı İmparatorluğu’ndan Türkiye Cumhuriyeti’ne evrilmiş olan Türkiye, kulluktan, kölelikten kurtulmuş bireylerin oluşturduğu, özgür ve bağımsız vatandaşlardan müteşekkil bir toplum meydana getirmiştir:
Hepimizin güvencesi, seçtiğimiz ve bize hizmet etmesi gerekirken bizi dövenyöneticilerin merhameti değildir...
Hepimizin güvencesi anayasal hukuk ve adalettir!