Algıla yavrum algıla
Taksim ayaklanması patlak verdiğinde Berlin'deydim... Neler olup bittiğini "doğru dürüst" öğrenemiyorduk. Gerçi telefon ettiğimiz yakınlarımız "bizim burada bir şey yok" diyorlardı ama... Alman televizyonu, olayları...
Taksim ayaklanması patlak verdiğinde Berlin'deydim... Neler olup bittiğini "doğru dürüst" öğrenemiyorduk. Gerçi telefon ettiğimiz yakınlarımız "bizim burada bir şey yok" diyorlardı ama... Alman televizyonu, olayları "İstanbul baştan başa yandı yıkıldı" havasında veriyordu.
Sonra öğrendim, meğerse muhalif basının puştları da "binlerce ölü ve yaralı var, kadınları, çocukları boğazlıyorlar" havasında verirlermiş! "Havasında" falan da değil, düpedüz böyle yazarlarmış.
"Oğlum evden çıktı bir daha dönmedi, hayatından endişe ediyorum" diyen birisinin oğlunun Ankara'da çıkması gibi! Öyle ya, semt belirtmemiş ki, çocuk Cebeci'den Kızılay'a gitmiş, bırak onu Taksim'e gitti anlasınlar...
Algı operasyonu!
Paris'in kuzeydoğu banliyösünde iki araba yakılır, necip matbuat onu "Paris yanıyor" başlığıyla verir. Sonra o sırada Paris'te bulunan Seda Sayan'ı ararlar, o da der ki: Ne yanması ayol? Biz sabahtan beri alışverişteyiz, burada birşeyler olduğunu siz arayınca öğrendik!
Algı operasyonu.
Hükümet gece on birden sonra Tekel bayilerinde içki satışını yasaklar (ki Avrupa'da da böyledir), bunu "Türkiye'de içki içmek yasaklandı" havasında yazarlar. İşgüzarın biri de anlayıp dinlemeden paniğe kapılıp Le Monde gazetesine "Boğaz'da rakımı içmek istiyorum sayın başbakan" diye makale döktürünce, Fransız halkı ne düşünür?
Algı operasyonu.