At arabasına binen solcular
Yeni bir köprüye ve yeni bir havaalanına karşı olanlar... Nükleer santral istemeyenler... "Kent dönüşümüne" ve yeni inşaata gıcık kapanlar... Haydarpaşa Garı merdivenlerinde "kara trenimi isterim" diye gitar...
Yeni bir köprüye ve yeni bir havaalanına karşı olanlar... Nükleer santral istemeyenler... "Kent dönüşümüne" ve yeni inşaata gıcık kapanlar... Haydarpaşa Garı merdivenlerinde "kara trenimi isterim" diye gitar çalan Kadriye... Bir zamanlar Süleyman Demirel'le de "baraj yapıyor" diye dalga geçerlerdi. Türkiye'de solcular ilerlemeye de değişime de karşıdırlar. Onları her fırsatta döne döne ezmiş olan Kemalizm'e kul köle olmalarını ayrı ve özel bir hamşoluk sayıyorum ve bugünlük üstünde durmuyorum. Fakat sanayi ve teknolojiye karşı olmak... Yani "üretim güçlerinin" gelişmesini istememek... "Üretim araçları özel kişilerin olacaksa hiç olmasın" diye bir felsefe... "Kalkınma kapitalist yoldan olacaksa hiç olmasın" huysuzluğu. "Sermaye emekçiyi sömürüyor, dolayısıyla hiç birikmesin" mantığı. Kahrolsun süpermarket, yaşasın kahraman bakkal... Bunlar ara ara "eski meslekler elden gidiyor" diye de ağlarlar. Kapımızın önünden geçen yoğurtçu, macuncu, dondurmacı, iyi sucu... Bozacı, şıracı, kalaycı, bileyci... Araba beygiri, saka katırı, ada eşeği... Deniz otobüsü iskelesi ve tren istasyonuna giden Langa bostanları ve onların buz gibi kuyu suyuyla yıkanan mis gibi hıyarları...