Bayan Muazzez
Artık "nerede o eski bayramlar" edebiyatı yapan yok demiştik. Varmış. Yapan, çok Atatürkçü ve de CHP'li memur gazetesi. Bu amaçla kullandığı kişi de 102 yaşında. Kim olabilir? Tabii ki "Atatürk...
Artık "nerede o eski bayramlar" edebiyatı yapan yok demiştik. Varmış.
Yapan, çok Atatürkçü ve de CHP'li memur gazetesi.
Bu amaçla kullandığı kişi de 102 yaşında.
Kim olabilir? Tabii ki "Atatürk kızı" Muazzez İlmiye Çığ.
Mina Urgan gitti, Türkan Saylan gitti, ortada Safiye Ayla da olmadığına göre "elde kalanın" üzerinden yürüyecekler...
Bayan Çığ, kendisinden beklenen şeyleri söylemiş. (Söylemese basmazlar.)
"Kent yaşamının etkisiyle bayramların bozulduğunu" iddia ediyor.
Çünkü çevresinde bayram namazına giden yok. Olsa da görmez, görmek istemez.
Hayrettir, birçok Kemalist de tam tersine İslam'ın "arttığını" iddia ediyordu... Kime inanacağız biz şimdi?
"Seyahat kültürü çıktı, bayramların tadı kalmadı, fırsat bulanlar aile ziyareti yerine seyahat etmeyi tercih ediyor" demiş.
Acaba Bayan Çığ, turizmin gelişmesi için on gün bayram tatili veren ve insanları gezmeye gitmeye teşvik eden Tayyip Erdoğan'a mı laf çakıyor? Anlayamadık.
Bayan Çığ'ın gençliğinde bir Falih Rıfkı giderdi yurt dışına, bir de İsmet İnönü ve Recep Peker, faşist İtalya'yı "tetkik" etmeye... Sıradan vatandaşa "döviz tahsisi" kolay kolay çıkmıyordu. Çıksa da kimsenin cebinde para yoktu.
"Alışveriş kültürü yokmuş" eskiden, çünkü alacak bir şey de yoktu.
"Ama herkes tertemiz giyinirmiş", bugün kısa bacaklı ve kıllı dolaşıyorlar. Bir tıraş bile olmuyorlar.
Oysa örneğin Talat Aydemir her gün tıraş olur, ayakkabısını da her gün boyatırdı, bu yüzden kendisine "kesilen" ve darbesini destekleyen bayanlar vardı...
"Yalan ve hırsızlık" varmış bugün. Eskiden yokmuş.
Bayan Çığ, kurtuluş reçetesi olarak "Köy Enstitüleri ve Halkevleri gibi projelere ihtiyaç var" diyor.
Yani, yirmi beş bin yurt dışından doktoralı işçinin çalışacağı ambalaj sanayii kenti gibi "manyak" projelere o da pek iltifat etmiyor. Önce eğitim! Eğitim şart.
"Bu memleketin para üzerine kurulmadığını unutmayın" diyor.
Haklıdır. Bu memleket bürokrasinin mutlak hâkimiyeti altında halkın "azla yetinme geleneği" üzerine kuruldu. "Otarşi" yani kendi kendine yetme, dünyaya kapanma, temel ekonomik politikamız oldu.
Bürokratlar da, halkın yıllarca baskı altında tutulan "tüketim açlığı" patlayıp "memur zihniyetini" de sel gibi önüne katıp sürükleyince neye uğradıklarını şaşırdılar... Halk iktidara gelince daha da beter oldular.
Memleket para üzerine kurulsaydı şimdi daha ileri bir noktada olurduk...