Bayram haftası mangal tahtası değildir
Gülsün Sağlamer diye bir hanım. Kendisi profesör. Mimarlık profesörü. İTÜ'nün de ilk kadın rektörüymüş. Helal olsun. Geçen gün bir toplantıda, "kadınlar her alanda erkeklerle eşit rol...
Gülsün Sağlamer diye bir hanım. Kendisi profesör. Mimarlık profesörü. İTÜ'nün de ilk kadın rektörüymüş. Helal olsun. Geçen gün bir toplantıda, "kadınlar her alanda erkeklerle eşit rol almalı," demiş "çünkü eşitsizlik ortadan kalkmadan kalkınma olmaz." Ne kadar doğru bir söz, değil mi? Hiçkimse itiraz edemez. Demek ki Türkiye eşitsizlik olduğu için bir türlü kalkınamıyor. Kişi başına milli gelirini doksan yılda 714 dolardan 10 bin 400 dolara çıkarması, ekonomistlerin utanmaz bir yalanı. Peki, kalkınmış Batı ülkelerine bakalım: Sanayi devrimine giriştiği on dokuzuncu yüzyılın başlarında İngiltere'de çocuk işçiler kömür madenlerinde günde 12 hatta 14 saat kırbaçla döve döve çalıştırılıyor, kadın işçiye, ne kadar başarılı ve verimli olursa olsun, erkek işçinin aldığı ücretin tam yarısı ödeniyordu... Hizmetçi ücretlerine gelince... Senede beş sterlin! Senede! Yaaa, fıkra gibi, değil mi? Fransa'da, keza. Dünyanın o dönemde en ileri bu iki ülkesinde kadınların oy hakkı da yoktu. Bırakın oy hakkını, kocasından izinsiz bankada hesap açtırma hakkı bile yoktu. Fransa'da kadınlara oy hakkı bizden 12 yıl sonra, ancak 1946'da sağlanmıştır! Hele İsviçre'de, hani o Medeni Kanun'unu alıp tercüme ettiğimiz medeni ülkede, taa 1971 yılında! Evet, yanlış okumadınız.