Çarpıtıyorlar
Bir arkadaş vardı, "ana akım medyada" tutunamadı, gitti "marjinal" gazetelerden birine sığındı, şimdilerde ne yapar bilmem."Otuzlu yıllarda çok partili rejime geçmek için her türlü hazırlığın...
Bir arkadaş vardı, "ana akım medyada" tutunamadı, gitti "marjinal" gazetelerden birine sığındı, şimdilerde ne yapar bilmem.
"Otuzlu yıllarda çok partili rejime geçmek için her türlü hazırlığın yapıldığını, her türlü tedbirin alındığını" yazmıştı.
"Bir tek, ama bir tek örnek göster" dedim, gösteremedi.
Cahil cüreti kimi zaman hüsrana yol açabiliyor. Dileriz her zaman açsın.
Bir de "bilgili çarpıtma" var, o daha da kötü.
"Atatürk!
İnönü!" diye cıyak cıyak bağıranlar, "otuzlu yılların altın devrine" hasret çekenler (içlerinde o dönemde yağan karın daha temiz olduğunu söyleyen bile çıktı), "Atatürk Anayasası'na dönelim" denildiğinde kıyameti koparıyorlar...
Bu perhizin reçetesi hangi hekimden, turşunun lahanası hangi bostandan?
Hem Atatürk dönemine hasret çekeceksin ("özledik" diye çığlık atacaksın), hem de onun döneminin en belirgin özelliği olan "adı konulmamış başkanlık sistemine" karşı çıkacaksın...
İşine gelince altın devir, işine gelmeyince otoriter rejim.
Nasıl önder bu böyle, kendisi iyi, düzeni kötü?
"Çevresi kötü" desen lafın ucu İnönü'ye dokunacak, onu da diyemiyorsun...
Yazının girişinde sözünü ettiğim arkadaş yalan söylemiyordu, ileri sürdüğü saçmalığa samimi olarak inanıyordu, sahtekâr değil sadece cahil ve kafasızdı.
Sen bile bile lades diyeceksin...
"Kahraman meclis Atatürk'ün fesih yetkisine karşı çıkmıştı" diye yazıp duracaksın ama o yetkiyi bizzat Atatürk'ün kendisinin anayasaya koydurmak istemiş olduğunu örtbas edeceksin!
Hani şu "binaenaleyh bırakamam, bırakmadım, bırakmayacağım" yaklaşımı canım...
Şimdi Erdoğan hiç olmazsa, "meclisten geçmezse, referandumdan dönerse bırakırım, bırakacağım" diyor.
Hangisi daha demokratiktir?
Atatürk'ünki tabii, çünkü o Atatürk!