Çök çök çök
Sabah Gazetesi Yazarı Engin Ardıç'ın bugünkü (03.11.2022)''Çök çök çök'' başlıklı yazısı.
İstanbul'da "depremde toplanma alanları" vardır...
Birkaç metrekare! Genellikle bir benzincinin yanında olur. Yani en tehlikeli noktada! Her dakika deprem olmayacağı için de boş zamanları değerlendirmek amacıyla genellikle "otopark" olarak kullanılır.
Buralarda insanlar, yani milyonlarca kişi, deprem sırasında toplanacaktır.
Kaç milyon kişi kaç saniyede evinden çıkacak ve buraya koşacaktır?
Böylece "önlem alınmış" sayılır.
Büyük bir depremde yüz binlerce kişi ölecektir.
Çürük evler, yani İstanbul evlerinin çoğu yıkılacak, bir kısmı da oturulamayacak hale gelecektir.
Özellikle varoşlar dümdüz olacak, lumpenler elden gidecektir. Kadın öldürmeye adam kalmayacaktır, zaten o kadınlar da elden gitmiş olacaktır.
Alman şehirleri dünya savaşında dümdüz olmuştu, sağ kalanlar sığınaklarda, bodrumlarda yaşıyorlardı ama biz onlar gibi "disiplinli" değiliz.
İnsanlar birbirlerini yiyeceklerdir.
Yaralılara bakılamayacak, cesetler toplanamayacaktır.
Koku, 1945 yılının Berlin'inden bin beter...
Salgın hastalıklar çıkacak ve hızla yayılacaktır. Bunların başında kolera gelir.
Türkiye yüz yıl geri gider.
Hemen herkes tepeden tırnağa silahlı olduğu için de, saldırılar, yol kesmeler, ev ve dükkân soygunları çılgın bir hızla artacaktır.
İstanbul'un zaten çok az kalmış "yaşanabilir" niteliği hepten ortadan kalkar.
Ayın 12'sinde bir "deprem tatbikatı" var...
Saat tam 18.57'de.
Cumartesi akşamı, çok kişinin yemek saati, az kişinin eğlence saati.
Saat tam 18.57'de bütün Türkiye'ye aynı anda "mesaj" gidecekmiş.
Cep telefonu olana yani.
Olmayana da televizyondan ve radyodan "anons"...
İnsanlara bir depremde ne yapacakları söylenecekmiş... Üç adımlı bir komut: Çök, kapan, tutun!