Haybeciliğin sonu
Bu yazıyı pazar sabahı yazıyorum, referandum daha yeni başladı... Sonucu da bu yazıyı bağlamaz, ona göre okuyunuz. Bu Çipras denilen adam iktidara geldiğinde Türkiye'de zafer çığlıkları atanlar...
Bu yazıyı pazar sabahı yazıyorum, referandum daha yeni başladı... Sonucu da bu yazıyı bağlamaz, ona göre okuyunuz.
Bu Çipras denilen adam iktidara geldiğinde Türkiye'de zafer çığlıkları atanlar vardı. Bugün de vardır. Yunanistan'a sosyalizm geldiğini sandılar.
O kadar ki, solcu Maliye Bakanı Varufakis'in "eş durumundan" çok zengin olduğunu bile görmek istemediler. Ne olacaktı canım, bizde de ilk komünistler hep köşklerde konaklarda büyümüş "paşa torunları" değiller miydi? (Ona bakarsanız Marx da burjuvaydı, Engels de...)
Bunlar, Clinton ya da Obama iktidara geldiğinde Amerika'da da kapitalizmin sona erdiğini sanmışlardı...
Çipras'ın bir "koalisyonun lideri" olduğunu da görmek istemediler.
Oysa mesele basitti: Yunanistan, önce Samaras ile "alacaklılarına boyun eğme" yolunu denemiş, başaramamıştı, şimdi de Çipras ile "başkaldırmayı" denemek istiyordu... Gene başaramadı.
Yunanistan'da devrim mevrim olmamıştı, Yunanistan yalnızca blöf yapıyordu.
Devrim olsaydı, Çipras başbakan olduğunun hemen ikinci gününde Avro'dan da, Avrupa Birliği'nden de çıkardı.
Bu aynı zamanda daha beter yoksulluk, hatta açlık ve iç savaş demekti.
Oysa yüz doksan beş yıllık bağımsızlık tarihi boyunca tam dört kere daha iflas etmiş olan Yunan devleti, iç savaşa da alışıktı! Beş yıl da iç savaş görmüştü.
Korkacak bir şey yoktu canım, Rusya'da farklı bir şey olmamıştı ki...